Bazen gidersiniz, bazen kalırsınız.
Ama en kötüsü giderken kalmak yada kalırken gitmektir.
Beden ve ruh paradoksudur bu aynı zamanda.
Bununla ilgili aklıma gelen bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizlerle.
Hikaye şu:
“Meksikada Inka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol
aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola sonunda tepenin üstündeki görkemli Inka tapınaklarına geliyorlar.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor, hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki;
Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik…”
*
İKİ BAKIŞ:
– Kitap okuyor musunuz Bay Anderson
– Hayır okumuyorum. Eksikliğini de hissetmiyorum
– Fakat biz hissediyoruz.
( Ölü Ozanlar Derneği’nden )
*
Sevdiğiniz bir kitabın sayfalarını yıllar sonra yeniden çevirdiğinizde sadece o kitabı okuduğunuz dönemi hatırlamazsınız, belirli bir anı kendi gözlerinizle yeniden yaşarsınız. Kitap kokusu, kitap sadece başka bir zamandan ve yerden geldiği için değil, içinde sizden bir şeyler barındırdığı için de sevilir…
( Marcel Proust)