Tam iyileştik derken…
Yaşanan deprem felaketinin üzerinden 10 ay geçti ama sorunlar bitti mi? HAYIR. Aksine çığ gibi büyümeye devam ediyor. Depremzedeler hem ekonomik sıkıntılarla hem de ağır yaşam koşullarıyla mücadele etmeye çaba sarf ediyor. Hiçbir şey olmasa psikolojik savaş veriyor.
Hataylı yoruldu, tükendi ama bunu içinde yaşıyor. Belki herkese göstermiyor bunu hayatı günlük gülistanlık yaşıyor ama YORULDUK… Çünkü yolunda giden tek bir şey yok. Hep terslikler silsilesi birbirini takip ediyor. Yetkililerin duyarsızlığı ise beni benden alıyor. Hatayı görün artık. İnsanlar burada 10 aydır deprem konusu dışında bir konu konuşmuyor. Yıprandık.
Depremden başka bir şey konuşmuyoruz. Hep bir gün iyi olsak ikinci gün kötüyüz. Vicdan azabı çekiyoruz iyi olduğumuz zaman. Ve bizler bu duyguyu 10 aydır yaşıyoruz. Tam iyileştik diyoruz yeniden başa dönüyoruz. Biz toparlanamıyoruz. Sürekli bozuk kaset gibi başa sarıyoruz.
Bir söz vardır; “1 yıl sonraya not: Her şey geçiyor. Az daha dayan. Seneye bugün yaşadıklarına pişman olup, boşuna üzülmüşsün diyeceksin” ben ise umarım seneye bugün, bu günümüzü aramayalım yeterli diyorum. Her geçen gün daha kötü koşullar ile mücadele ederken buluyorum kendimi. Bu sadece bana özel bir şey değil biliyorum. Bu zor koşullarda hayatını sürdürmeye çalışan herkes için düzen bu.
Eski neşemi özlüyorum. Çok hayat dolu bir insanken depremden sonra tüm hayat enerjisi alınmış bir kişiliğe büründüm. Sadece bende değil. Çevremde ki herkes aynı şeyden şikayetçi. İyi değiliz.
Deprem sonrası psikolojik sorunlarda göz ardı edilmemeli. Bu konuda daha hassas davranılması gerekiyor. Depremde yakınlarını kaybeden veya o korkuyu yaşamış her birey “Korku, kaygı, içe kapanma, öfke, suçluluk, çaresizlik gibi birçok duyguyu hissedebilir, uyku ve yeme ile ilgili sorunlar yaşayabilirler. Bu tepkilerin ilk 1 ay verilmesi akut stres tepkisi olarak değerlendirilir ve olağandır. Devam etmesi durumunda travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon gelişebilir.” Bu konuda depremzedelere daha yoğun bir tedavi akışının yapılması şart. Özelikle çocuklar bu konuda çok daha hassas.