Kaş turizm yöresi, denizi, havası, sakinliğiyle tatilcilerin gözde yerlerinden önde gelen bir yerleşim merkezi. Yirmi yıl önce gittiğim Kaş böyle değildi. Ülkemizdeki değişimi, başkalaşımı gördükten sonra Kaş’ın şansı varmış demeden edemiyor insan. Kaş en büyük darbeyi yıllar önce yemiş. Koylara imar izni çıkartılmış. Ona buna peşkes çekilmiş. Nasıl bir vicdandır ki kıymışlar cennet gibi bir beldeye.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın en içten, en coşkuyla kutlandığı bir yer. Bunu bizler Kaş Kitap Fuarı nedeniyle öğrendik. Halkın hep birlikte kutladığı, herkesin yürekten katıldığı bayram burada daha bir güzelleşiyor. Bayramı kutlama telaşı günler önceden ilçeyi sarıyor. İlçe meydanında yer ayırtılıyor. Bayram günü tüm meydan masalarla donatılıyor. Bayraklarla süsleniyor. Gündüz yapılan törenden sonra akşam bekleniyor. Akşam lokantaların mangalları, ocakları dışarıya çıkartılıyor. Yapılan yemekler masalar üzerinde sergileniyor. Gün batıp da Kaş’ın üzerini siyah bir tül örterken insanlar bilmem kaç gün önceden ayırttıkları yerlerine gelmeye başlıyorlar. Cumhuriyet Balosu için herkes en güzel giysilerini giyinmiş, süslenmişler.
2007 yılında Cumhuriyet bayramında Kaş’taydık. Sevgili Yusuf Yavuz, kitap şenliği için gelenlere de yer ayırtmıştı. Masamızda kimler yoktu ki, Banu Avar, Ferit Avcı, Canan Erdoğan, Sunder Erdoğan, Yusuf ve Emine Yavuz, Sevgili Recep dostum…
İlk kez bir çiçek satan kadına rastlıyorum. Masamızın çiçeklerine birer gül alıyorum. Bu ince davranışa aynı incelikte karşılıklar geliyor. Banu Avar, bir çiçekle bizleri kandıracağını mı sanıyorsun, diyor. Çiçeği almakla kandırdım bile diyorum. Sunder Erdoğan sevgili abim, aman ha dikkat edin, o bir İzmir çocuğu, diyor müziplikle. Canan ablacığım her zaman olduğu gibi yine benden yana. Savaş’a laf yetiştiremezsiniz bu bir, kimsenin yapmadığı inceliği yaptı, çamur atmayın biricik kardeşime, diyor. Masamızı şişeler içine konan renk renk güller süslüyor. Ortalık yükünü alıyor. Masalar dolmuş durumda. Izgaranın dumanları çevreye masalımsı bir görüntü yayıyor. Müzik hafifçe kulaklarımızı okşuyor. Danslar başlıyor. Cumhuriyet Balosu’ndayız. Kaş’ın meydanında coşkuyla dans eden çiftler. Turistler de katılıyorlar dansa…
Okul bandosu, fener alayının gösterisi tam anlamıyla şahaneydi. Kaş Lisesinin bandosu en güzel marşlarla alana girdiğinde ortalık alkıştan yıkılıyordu. Banu Avar’la birlikte koşturup duruyoruz. En güzel pozu yakalamanın mücadelesini veriyorduk. Herkes ayaktaydı. Bando meydanın ortasına gelince 10. Yıl Marşı’nı seslendiriyor. Cumhuriyet Balosuna katılan herkes ellerindeki bayraklarımızı sallıyorlar. Avazımız çıktığı kadar marşa katılıyoruz. Havai fişekler gökyüzünü renklendiriyor. Denizin üstü de renkleniyor. Yıldızlar daha bir parlıyor…
Müzik biraz duralayınca Yusuf Yavuz elinde bir pastayla çıkıp geliyor. Pastanın üzerindeki maytaplar çevreye ışık saçıyor. Olayı anlıyorum. Yaş günümü kutlayacaklar. Oysa kimseye söylememiştim. Onun nasıl öğrendiğine şaşırıyorum. Sanırım otele kayıt yapılırken öğrendi. Masamızdaki neşe, sevinç, coşku daha da artıyor. Tüm masadakiler yaş günümü kutluyorlar. İlk kez böyle bir doğum günü kutluyorum. Genellikle soranlara benim yaş günümü tüm ülke kutlar, diye şaka yaparım. Muzaffer İzgü’yü arıyorum. Onunla aynı gün doğmuşuz. Onun da mutlu gününü kutluyorum.
Her 29 Ekim’de, özellikle de 2008 yani bu yıl Kaş’ta olmak vardı. Yusuf Yavuz’un eşi Emine dostumuzun rahatsızlığı buna engel oldu. O coşkuya tanık olmak, o coşkuyla mutlu olmak, ne güzeldi bir bilseniz. Hele bir de size değer veren dostlarınızla en mutlu günü paylaşmanın güzelliğini bilmem ki nasıl anlatsam…