Yeni yıl yenilik, güzellik, umut, mutluluk beklentileriyle gelirdi daha önceki yıllarda. Dünyada yaşananlar, ülkemizdeki olaylar, ekonomik ve siyasal çalkantılar, yeni yılın gelişine de damgasını vurdu. Yeni yıl sıradan geçen bir günden farksızdı.
Yıllar öncesine döndüm hemen. Yeni yılın gerçek anlamda kutlandığı yıllardı. Karşıyaka’nın çarşı caddesinde bir şenliğin yaşandığı yıllar. Günlerce önceden başlayan heyecan tüm insanları sarıp sarmalardı. O denli çeşit zenginliği de yoktu o yıllarda. Bir siyah beyaz kanal televizyon, Beyoğlu Pastanesinin odun pastaları, Kaluç Şarküteriden alınan mezeler, Şen Manav’dan alınan belli başlı meyveler; ama yürek zenginliği var ya yürek zenginliği, her şeye değerdi.
Benim anımsadığım 1970’li yıllar…
Yeni yıla gireceğimiz gece Sevgili Ağabeyim İbrahim Yüncü ile Alsancak’ta geziyoruz. Ne bir istek, ne bir canlılık ne de yeni yıla gireceğimizi gösteren bir iz, bir belirti vardı. Restoranların çoğu boştu. Dükkanlara ilaç olsun diye bir iki kişi girip çıkıyorlar. Caddelere serilen işportada satılan yeni yıl eğlencelerine de pek yüz verilmiyordu. Bayan kuaförlerinin önünden geçiyoruz. İbrahim Yüncü, eskiden sıraya girerdi kadınlar, diyor. İçerisi çok net görünüyor. Çalışanların hepsi gözlerini televizyona dikmişler, kim bilir hangi yarışmayı izliyorlar? Pastanelere eski ilgi kalmamış. Bir seyyar satıcı 1 YTL ve 2 YTL’ye gömlek satıyor. Duy da inanma. İnsanlar üçer beşer alıyorlar.
Hava biraz serince yağmur atıştırıyor. Yağmura aldırmadan yürüyoruz. Cumhuriyet Meydanı’ndaki çalışmalar sürüyor. Gece yeni yıl konseri için her şey hazırlanmış. İbrahim ağabeyle dileğimiz aynı: Akşam yağmur yağmasa, meydanda yeni yıla Aziz Kocaoğlu ile birlikte girecek olanlar bu zevkten yoksun kalmasa. Yağsa bile İzmirliler, İzmir’in sevilen başkanıyla yeni yıla girmekten hoşnut olurlar, bunu kaçırmazlar, diye düşünüyoruz. Geçmiş yıllarda alan nasıl dolduysa bu gece de dolar, buna inanıyoruz. İbrahim Yüncü ile bunları konuşuyoruz yürürken…
Gelen geçen tanıdıklarla konuşup yeni yıllarımızı karşılıklı olarak kutluyoruz. İbrahim ağabeyin çevresi geniş. Bir eczaneye giriyoruz. Yeni yılda başlayacak olan sağlık, ilaç yasasından söz edip ne olacağını konuşuyoruz. Toplum bu yasayı nasıl kaldıracak… Eczacılar ayrı bir dert küpü, insanlar ne yapacak, sağlık sorununun altından nasıl kalkacaklar, sorun üstüne sorun.
Geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz. Zaman ilerlemesine karşın pek bir hareketlenme yok. İbrahim Yüncü, bir ara çocukluğuna dönüp o yılları anlatıyor. O güzel, özlemle andığımız günleri düşünmek bile bir başka. Ben de Buca’daki günlerimizi, yeni yılları anlatıyorum. Eskiden daha mutluyduk, diyor İbrahim Yüncü. Buna ne şüphe, diyorum. Kol kola yürürken Sevinç Pastanesi’nin önünde buluyoruz kendimizi. Oraya dek gelmişken Alaattin Yüksel’in bürosuna uğramadan olmaz. Büroya doğru yürüyoruz. Deniz tarafından esen rüzgar daha bir tırmalıyor insanı.
Büroya girince anlıyoruz ki çalışmalar sürüyor. İTO Başkan adayı Alaattin Yüksel, İlknur Denizli, Serdar arkadaşımız, büronun iki çalışkan genci Yeliz ve Çiğdem dosyalar arasında yitip gitmişler. İbrahim Yüncü, daha bitmedi mi? diye takılıyor. Biter mi diyor Alaattin Yüksel, yüzündeki tatlı yorgunluğu yakalamamak elde değil. İlknur Denizli de aynı sözü söylüyor. Yeni yıla girmeye birkaç saat kalmış, çalışma sürüyor. Alaattin Yüksel, sabahtan beri ağzıma bir şey koymadım, diyor. İbrahim Yüncü, savaş halleder, diyor. Bir koşu markete gidiyorum. Ekmeğin yanına peynir, zeytin alıyorum katık olarak. Çayımız da var nasıl olsa. Sevgili Selahattin büro çalışanlarını hiç çaysız bırakmıyor.
Ekmeğimize peynirimizi, zeytinimizi en çok da dostluğumuzu katık ederken sıcacık çaylarımızı yudumluyoruz. Karşımızda masalımsı ışıl ışıl bir Karşıyaka görüntüsüne büyülenmiş gibi bakıp kalıyoruz. Sabahattin Kudret Aksal’ın dizeleri belleğimde: Dün dünde kaldı/ Bugün yeni bir kente indim… Yeni her zaman güzellik, umut, sevgi doludur yine de… Yeni yılda tüm güzellikler insanlarla birlikte olsun…