‘Yazma’, düşünülen her şeyi doğru ve anlaşılır bir şekilde, etkili ve sistemli bir biçimde aktarma işidir.
‘Yazmak’ aklın ve hafızanın geliştirilmesi, ‘bilgi’nin kalıcılığının sağlanması yönünden oldukça önemlidir. ‘Yazma’ ile ‘okuma’ eylemi iç içedir.
Yazı yazma, bir yetenek işi olduğu gibi bir öğrenme metodu, doğru düşünebilme işlemidir.
‘Yazma’, akla gelen her şeyi gelişigüzel sıralamak değildir.
‘Yazma’da konuya yakınlık, önemlidir. Çok yönlü bir okumayı, ilgiyi ve merakı gerektirir.
Bir konu hakkında enine boyuna düşünebilme, düşündüklerini açık ve sade bir dille ve tutarlı bir şekilde, güzel bir anlatım ve çarpıcı bir tarzda yazmak önemlidir ve bir beceri işidir.
Edebiyatı seven ama yazma isteği olmayan, yazma isteği olmakla birlikte yazmayan, yazıp da kendine saklayan, yazdığını bir biçimde yayımlatanların daha ilerilere taşınması konusunda teşvik ve rehberlik etmek gerekir.
Yazma işi bilgiyle, düşünmeyle, emek ve ilhamla olur.
Yazmak için, gördüğünü, duyduğunu, okuduğunu anlayıp anlatabilmek, yorumlayabilmek gerekir.
Yeni ve farklı şeyler yazabilmek için okunanlardan edinilen bilgileri düşünerek, analiz ederek yeni fikirler üretebilmek icap eder.
Kendisini yenilemeyen, yeni bilgilerle donatmayan bir insanın zekâ pırıltıları zamanla söner ve düşünceleri, fikirleri eski bilgilerin tekrarından ibaret kalır. Eski bilgilerin üzerine yenilerin eklenmesiyle bilgilerin sürekli güncellenmesi gerekir.
Yazının kurallarını öğrenmek kolay fakat uygulamak zordur.
***
“Yazma becerisi dinleme, konuşma, okuma becerilerine göre en son ve en zor gelişen beceri türüdür. Bireylerin bilgi, duygu, düşünce ve hayallerini doğru ve etkili bir şekilde anlatmaları; neyi, nasıl, ne kadar ve ne şekilde yazmaları gerektiğini bilmeleri onların hayattaki başarılarını olumlu yönde etkilemektedir.
Yazma eylemi düşüncenin bir ürünüdür. İnsanlar genelde duygularını şiirle; düşüncelerini nesirle dile getirirler.
Yazma eyleminde, konuşmadan farklı olarak kalıcılık vardır. Bir yazıyı yazıp bitirdikten ve muhatabına ulaştırdıktan sonra geri dönüp onu düzeltme imkânı yoktur. Dolayısıyla yazma düşünülerek, planlanarak ve özenilerek yapılmak durumundadır. Bu yüzden diğer becerilere göre yazma, üzerinde daha çok düşünülmesi, çalışılması ve eğitiminin yapılması gereken bir beceridir.
“Söz uçar yazı kalır.” veya “Kaydetmeyen kaybeder.” şeklinde ifade edilen sözlerde de olduğu gibi kalıcı olmak isteyen kişiler, öldükten sonra da anılmak düşüncesiyle yazmaya ve dolayısıyla yazılı eser bırakmaya özen gösterirler.
Kişi yazmak suretiyle psikolojik problemlerinden sıyrılabilir ve kendini ifade etmenin rahatlığıyla huzur bulur.
Bireyler yazmak suretiyle bir taraftan kendine güven duyarken diğer taraftan sosyal açıdan da kendini farklı hissedecektir.
Metinde sözcük tekrarlarının fazla olmaması, paragrafta yer alan cümlelerde anlatım bozukluğunun olmaması, yazım yanlışlarına ve noktalama işaretlerinin kullanımında hataya düşülmemesi gerekir.
‘İyi yazıda cümleler ve sözcükler matematiksel bir disiplin altındadır. O kadar yerli yerinde ve biçimli dizilmişlerdir ki hiçbirini kaldıramaz, daha önceye ve daha sonraya alamazsınız.
İyi yazı karışık fikirleri sadeleştirir; kötü yazı sade fikirleri karıştırır.’ (Peyami Safa)
*
Yazılı Anlatımın İlkeleri
İyi bir gözlemci olunmalıdır. Dikkatli bir bakış insana daima yeni şeyler kazandırır, yeni dünyalar keşfettirir. Goethe, “Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce bağlantı ve ilişki doğurur” derken bunu kastetmektedir.
Düşünmeye önem verilmelidir. “Düşünüyorum, o halde varım.” Sözü düşünce ile insan arasındaki ilişkiyi veciz bir şekilde anlatır. Düşünme merakla başlar, şüpheyle devam eder.
Okumaya önem verilmelidir. Eskiler bir kitap yazmak için bir kütüphane dolusu kitap okumanın gerektiğinden bahsederler. İnsanoğlunun okumadan birikim kazanması ve dolayısıyla yazı yazabilmesi mümkün değildir. Yazsa bile bunun etkili olma şansı yoktur. İyi yazı yazabilmek büyük ölçüde iyi bir okuyucu olmakla ilişkilidir. Ünlü denemeci Bacon, “Okuma Üstüne” adlı denemesinde buna işaret etmektedir: “Kurnaz insanlar okumayı küçümserler, basit insanlar ona hayran olurlar; akıllı insanlar ondan yararlanırlar.”
Kompozisyonda fikir ve duygular ne kadar kuvvetli olursa olsun, dil bozuk oldu mu, değeri yoktur. Sözün ustalarından Cenap Şehabettin de “Güzel ifade edilmiş kötü fikirden ziyade, kötü ifade edilmiş güzel fikirlere acırım.” diyerek bu konuya dikkat çekmiştir.
Duygular ve hayaller geliştirilmelidir. Yazılı anlatımda, ele alınan türe göre değişmekle birlikte, duygu ve hayallerden yararlanılır. Burada hayal kurmayı, gerçeklerden uzaklaşma, gevezelikler ve safsatalar anlamında düşünmemelidir. Duygu ve hayaller insana iç zenginliği verir.
Sağlıklı düşünüş ile sağlıklı duyuş arasında sıkı bir iş birliği vardır. İyiyi, doğruyu, ideali düşünebilen bir insan içindeki kuruntu, kıskançlık haset gibi olumsuz duyguları beğenme, sevme, takdir gibi olumlu duygulara çevirebilir.
Devam edecek…