Uygar insan demek, ahlaklı insan demek. Paylaşımcı insan demek.
Bende ekmek var, sende tereyağ var, ben sana ekmek veriyorum sen bana tereyağ veriyorsun. Ortada bir para enerjisi yok demek.
Ben patates ektim, sen karnabahar ektin, birbirimize patates ve karnabahar veriyoruz.
İşte uygarlık seviyesi.
Bunu yapabilen insanın titreşimi nasıl. İşte bu insan sanata yöneliyor. Müziğe yöneliyor. Düşünmek için vakti var. Doğayı tanıyor. Hayvanlarla iletişimi güçlü. Çünkü paylaşma enerjisini kullanıyor. Bu nedir. Madde ve mananın tevhidi.
O vakit tüm kullandığı maddi objelerin manada ne anlama geldiğini akledebiliyor.
İhtiyacı var. Neye ihtiyacı varsa ona sahip. Daha fazlasına değil. Ne eksik ne fazla.
Biriktirme de yok. Yani yük yok. Böyle bir insan uygar bir insan. Biriktirmeyen insan öteye de bırakmıyor. Ne varsa burada bitiriyor. Konuşarak anlaşarak iletişimi kuvvetli. Çünkü doğadan besleniyor. Doğayı besliyor. Bir sonraki evreye yük götürmüyor.
Şu anki dünyaya bakarsak. Miskin, tembel ve bilinci yarı açık insanlar mevcut. Tüm gün bir kutuya bakarak geçiriyorlar ömürlerini. Bilgisayar kutusu, cep telefonu kutusu, araba kutusu, ev kutusu, televizyon kutusu. Her şeyden haberdar olmak insanı medeni yapmaz tam tersine strese koyar. Uzun zamandır bulutları seyretmeyen, gökyüzündeki renkten habersiz çok fazla insan var şu an.
İşte bu insanlar üretken değiller. Verilenle yetiniyor. Paylaşmıyor. Kölelik gibi.
Buna alışmış. Elindeki binlerce liralık cihazla nitelikli olduğunu zannedenlerin dünyasındayız. Oysa onun efendisi değil işçisi olmuş. Kendinden haberi yok. Bir bedeni var ama et beden.
Etten kemikten oluşmuş. Bir ruhu olduğu bilincinde değil ki şuuruna varabilsin.
Spor yapmıyor, yürüyüşe çıkmıyor, temiz hava almıyor, güneş ışığına maruz kalmıyor, namaz, meditasyon, çeşitli ritüelleri unutmuş durumda. Kendi ile ilgili hiçbir şey yapmıyor.
İşte bu insandan nasıl bir verim alabilirsin. Gelişmiş ve uygar insan neden iki ayağı ile yürüdüğünü nereye bastığını, dünya kanunlarının işleyişini her şeyden haberdardır.
Bilmesi gerekmez zaten ilhamlara açık bir yapıda olduğu için her bilgi ona gelecektir.
Teknolojinin gelişmiş olması, yapay zekanın ortaya çıkışı, robotlar, akıllı telefonlar, hatta ışınlanma, aya gitmek, marsa gitmek gibi çalışmalar insanın gelişimine bir katkı sağlamıyor. Medeniyetin artmasına fayda sağlıyor.
Fakat insan uygar olmadıkça büyük gelişim denilen toplumsal sıçrama gerçekleşemiyor.
Tek tük aralarda insanlar olgun.
Çok az o da. Sekiz milyarın yüzde on dokuzu belki.
Gerçekten vicdani davranabilen, yüksek empati yapabilen, doğa ve hayvan sevgisi, hoşgörülü. Gerçekten gelişmeye dönüşmeye açık bir yapı.
İlhamlarla besleniyor. Başka boyutlardaki geliş gidişlerin farkında.
İlahi döngüden haberdar. Yüce yaradana inanıyor, iman boyutuna yükselme aşamasında. Özgüdüsel boyuta yükselme. Hakikat bilgileri ile yaşayabilme.
Diğer beşeri varlıklar ancak yeme içme uyuma çiftleşme ve dünyaya doyamama içgüdüsü ile hemhal durumda. Çünkü dünyanın kanunu bu. Dünya sana kırmızıyı verir doyarsın sana sarı verir doyarsın sana mavi verir ve bu sonsuza kadar bitmez.
Özgür iradeden bahsediyoruz fakat dünya kanunları ile sınırlı bir durumdayız.
Dünya bize ne kadar alan vermişse işte o alanda ancak özgür irademizi kullanabiliyoruz.
Fakat onun yasalarına, kanunlarına, sebep sonuç ilişkisine, karmasına tabiyiz.
Yani özgür irade öyle kafana göre değil, ancak hak ediş ve liyakat ölçüsünde bir özgür irade olabilir. Bunun dışında yalancı perçem denilen bu alındaki o noktadan sürüklenen bir insanlık büyük çoğunluğu. Onların neredeyse ruhi titreşimleri bile henüz tam olgunluğa erişmedi. Yani ruhlarından hakikatlerinden beslenemiyorlar. İletişim çok zayıf.