Umut Yorgunluğu

Hadi gel hikayeme birlikte yakından bakalım Sevgili Şapşiğim. Hikayeme bak! Çocukluğumdan ne öğrendim, hangi duygularım yok sayılıp birikti de bu kadar öfkeliyim, bugün gülümsemem nerede soldu da mutlulukları hak etmediğimi düşündüm, bu kadar hüznü sırtlanmış gidiyorken bir düşün! İlk ne zaman bu kadar üzüldüm ve onun içinden çıkamadım, kimden öğrendim sevgisizliklere ilişki demeyi?  Hikayeme bak! Belki yaramı evim zannettim, belki de boşluklarımı organlarım gibi benimsedim. Sorgulamaktan yürüyemeyen, kırıldığım yerden büyüyemeyen birine dönüştüm belki.

Hayır demedikçe zırhım delindi. Kimseyi kırmamak için insan olduğumu unuttum belki de! İnsan kendine böyle haksızlık eder mi? Yapma bak! Biriktim, şiştim, kaynadım ve kendi üstüme döküldüm. Hikayeme bak! Sonra dön ve yanımdakilere bak. Onu mu seviyorum yoksa bana hatırlattığı yaraları mı? Ona mı güveniyorum onun beni bir gün sevme umudunu mu? Alalım çocukluğumu karşıma eğilelim onun boynuna, tutalım elinden takıldığı düğüme el atalım Şapşiğim. Görülmemiş darbelerime göz atalım, açık yaralarıma yavaş yavaş dikiş atalım. O benim özüm, onu görelim, özrünü dinleyelim bazen de gönlünü alalım. Hikayeme bakalım! Hatalarım tek çarem değil artık. Eksiklerimi toplayalım ve toparlanıp hazır olunca ayağa kalkalım. Hayatımı ben tamamlıyorum. Bir ömür de suçlayarak geçmez ki. Bu hayatı ben yaşıyorum. İlk adımı atınca kendime yaklaşmaya başlıyorum. Yürümekten vazgeçmiyorum! Çünkü yol insanı kendinden tekrar doğurur. Herkesi de bağışlama! Bazen de insanı öfke korur. Bu yüzleşme benim olsun. Yeni bene, her denememe ve her düşüşüme eşlikçi olsun.

Ara sıra düşmek gerekiyor. Düş be Sevgili Şapşiğim. Düşünmekten yorulmuş zihnini biraz boşluğa bırak ve düş. Bırak artık bastırdığım duygularım yerlere dağılsın. Ağrıyan sırtımı, sıkışmış omuzlarımı yer çekimine teslim et ve düş. Kalbimin etrafına sarılmış o sımsıkı ellerimin arasından kay ve düş. Boğazımda düğümlenmiş söylenmemiş sözlerimi özgür bırakıp düş. Ben de insanım de, yeter artık diye bağır, çok yorgunum diye haykır ve gerekiyorsa düş. Ben dayanmaya çalıştığım her acıda hastalık da daha çok yıkılıyorum. Farkında mısın başkalarına güçlü görüneceğim derken kendimi kendi içime gömüyorum. Kendimle kalmaya sabrım yok. Sanki benim düşmeye hiç hakkım yok. Kalabalıklara gösterdiğim o maskemi kaldırsam da aynaya baksam göreceğim aslında üzgün bedenim ayakta duygularım kırık. Gücü hiç düşmemek zannediyorum, bir yıkılırsam bir daha kalkamam diyorum. Öyle değil.

İnsan 2.80 yere yapışıp ayağa kalkarken güçleniyor. Hayat kendisini en çok yaralanana öğretiyor. O yüzden düş. Düş ki kalkasın. Bit ki başlayasın. En kötü ne biliyor musun? Umut yorgunluğu. Bitmeyen acılarıma bağışıklık geliştirip bazen katlanıyor da insan ama anlamlar yüklenmiş gözlerde büyütülmüş ve ellerde patlamış bir umudun telafisi çok zor oluyor be kalpdaşım. Umut yorgunluğumu, hayal kırıklığımı sırtıma alıp ben dört nala koşuyorum. Artık yorgunluğumu anlamak için düşüyorum, ben aslında ayakta kaldıkça çok düştüm. Bu sefer kalkmak için düşüyorum. Kendime körleşmemek için kördüğüm olup kitlenmemek için düşüyorum. Çok yorgunum, düşmek çok zor geliyorsa hatırla Şapşiğim, yeteri kadar kabus yaşamadan gerçekleşmiyor hiçbir düş!

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir