UMUT ÜZERİNE-1
Umut veya ümit bir kimsenin kişisel yaşamındaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair duygusal inancı olarak tanımlanabilir.
Bir başka ifadeyle, “Ummaktan doğan güven duygusu, ümit” veya “Bu duyguyu veren kimse veya şey” olarak tanımlamakta.
Buna göre umut genellikle iyi bir sanıdan doğan güven veya iyi bir sanıya olan inanç duygusu olarak tanımlanabilir.
Umut etmek ve umudunu kaybetmemek insanı insan yapan en önemli özelliklerden biri. Umudumuz olmazsa yaşama amacımızı da kaybediyoruz. Her yıl sonu yaklaştığında geçmiş yılda yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı ortaya koyuyor ve bir sonraki yıl yeni istek ve arzularımızı gerçekleştirmemizi sağlayacak gücü umut ederek yakalıyoruz.
Oregon Universitesi’nden Paul Slovic beynimizde bir umut devresi olduğunu savunuyor ve bu devrenin harekete geçirilebileceğini, harekete geçmesi ile birlikte de sabır ve çalışkanlıkla uzun vadeli hedeflerimizi gerçekleştirebileceğimizi söylüyor. Japonya’daki Toyoma Tıp ve Eczacılık Fakültesinden Taketoshi Ono liderliğindeki bir araştırma ekibi Paul Slovic’in varsayımına dayanarak fareler üzerinde umudun etkisi üzerine bir deney gerçekleştiriyorlar. Bu deneyde su, sukroz ve elektiriksel şok beklentisi ile fare beynindeki duyumsal tamalusun uyarıldığını ve farelerin bu uyarı ile umut etmeyi aktive ettiklerini ispatlıyorlar. Deneyde farelerin beynine bir işaret gönderiyorlar. Bu işaret beyinde gelecekte bir ödül alabileceklerinin işaretini taşıyor ve fare bu ödül işaretini aldığında farelerin beynindeki nöronlar birbiri ile iletişime geçiyor, ödül ne kadar büyük ise nöronlarda o kadar hızlı hareket etmeye başlıyorlar. Umut devresi bir ödülle harekete geçtiğinde fareler ödülün iyi olacağı beklentisine giriyor ve sonunda da iyi bir ödülle ( büyük bir parça peynir gibi) ödüllendirilirlerse, beyinleri bu hareketi geçmiş haline getiriyor ve gelecekte de bu işareti aldıklarında büyük bir ödül beklentilerini koruyor ve umut devresini harekete geçiriyorlar. Taketoshi ve ekibi bu deneyle de yetinmiyor ve umut devresi devre dışı kaldığında neler olacağını görebilmek için araştırmalara başlıyorlar. Bazı farelerin beyninde umut devresinin bulunduğu alana zarar vererek o bölgeyi devre dışı bırakıyorlar. Her iki fare grubunu içlerinde pençeleriyle basabilecekleri iki kol bulunan odacıklara yerleştiriyorlar. Kollardan birine bastıklarında sadece bir şeker geliyor, diğer kolda ilk önce hiç şeker gelmiyor ama on saniye sonra 4 şeker gelmeye başlıyor. Beyni hasara uğramamış fareler umut devreleri yerinde olduğu için dört şekerin gelmesini beklerken, beyni hasara uğramış olan fareler sadece bir şekerin geldiği kola basıyorlar. Diğer bir değişle umut devreleri olmadığı için iradelerini kaybediyor ve sadece kısa vadeli ödüle odaklanıyorlar.
Kısaca umut, kişinin kendi çabası ve pozitif bakış açısıyla şekillenir.
UMUT ÜZERİNE-2
UMUTLA İLGİLİ SÖZLER
En karanlık günlerde bile umut bulur, aydınlık günleri düşünürüm, ben evreni yargılamam.
Dalai Lama
Ne bir gemi tek demire bağlanır, ne de hayat tek bir ümide.
Epiktotes
Her kışın yüreğinde titreyen bir bahar vardır, her gecenin peçesinin ardında, tebessümle bekleyen bir şafak vardır.
Halil Cibran
Hiçbir şeye cesaret edemeyen, hiçbir şeye ümit beslemesin.
Friedrich Schiller
Sanayinin kamçılayıcısı, ilerleme gerçeği değil, umuttur.
Robert Southy
Umut olmadan, umut edilen ele geçirilemez.
Liesherak
***
KÜÇÜK İSTAVRİTİN ÖYKÜSÜ
Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye.
Önce müthiş bir acı duydu dudağında.
Gümbür gümbür oldu yüreği. Sonra hızla çekildiğini anladı yukarıya…
Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü,neye benzerdi acep gökyüzü.
Bir yanda büyük bir merak, bir yanda ölüm korkusu.
“Dudağı yarıklar” denir, şanslıdır onlar, hani, görüp de gökyüzünü, insanı, oltadan son anda kurtulanlar.
Ne çare; balıkçının parmakları hoyratça kavradı küçük bedenini.
Küçük istavrit anladı ki yolun sonu artık.
Koca denizlere sığmazdı yüreği.
Oysa, simdi yüzerken küçücük yeşil leğende, ansızın uzanıvermiş dostlarına değişiyordu minik yüzgeci.
İnsanlar gelip geçtiler önünden.
Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine, yavaşça karardı dünya,başı da dönüyordu. Son bir kez düşündü derin maviyi, beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.
İşte tam o anda eğilip aldı bir el onu.
Yürüdü deniz kenarına.
Bir öpücük kondurdu Küçük İstavritin başına.
İki damla gözyaşından ibaret sade bir törenle saldı denizin sularına.
Bir an öylece bakakaldı Küçük İstavrit. İnanamadı olanlara.
Sonra sevinçle dibe daldı.
Gitti, tüm kederini söküp atarak, teşekkürü de ihmal etmemişti.
Bir kaç değerli pulunu adamın eline, avuçlarına bırakarak.
Balıkçı ve kedi şaşkın şaşkın baktılar adamın yüzüne.
Sorar gibiydiler “Neden yaptın” bunu diye?
“Bir gün” dedi adam içinden, “bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz,
Son ana kadar bir umudum olsun diye…”
×××
TAVSİYE KİTAP
ZORBA ( Nikos Kazancakis )
Nikos Kazancakis, çağdaş Yunan edebiyatının ancak buzlucam ardından seçilebilen, tedirgin ve büyük kişiliklerinden biri olarak çok tartışıldı, yanlış bilindi, az sevildi. Zorba adlı bu romanı, onun kendisiyle giriştiği bir tür sessiz hesaplaşma sayılabilir. Geçmişin, kayıp giden zamanın, insanın temel yanılgılarının bir kez daha gözden geçirilmesidir bu roman. Zorba aracılığıyla Kazancakis, özyaşamının yenilgiler ve soru işaretleriyle dolu bir bilançosunu çıkarır. “Korkmamayı, yaşamı sevmeyi, ayakta durabilmeyi bana o öğretmişti,” diyor yazar. Gerçekten de Zorba, bir yaşam kılavuzudur. Özgür insanların simgesidir. Bugün Kazancakis’in mezar taşında yazılı olanlar, doğrudan Aleksi Zorba’nın ağzından dökülmüş yazgı sözcüklerini andırıyor: “Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm.”