Bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Travel Turkey İzmir” fuarı geçen yıllara göre daha hareketliydi. Dünyanın dört bir yanından 430 katılımcı firma ile daha da renklendi. 13 ülke fuara katıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir Valisi Cahit Kıraç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, KKTC Kültür ve Turizm Bakanı Ersan Saner’in katılımıyla gerçekleşen turizm fuarına geçen yıllara göre yüzde otuz beş daha fazla katılım oldu.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen il, ilçe belediyeleri, il valilikleri yörelerini tanıtımını başarıyla yaptılar. Yörelerinin yiyecek, içeceklerinden tadımlık sunumlar gerçekleştirdiler. Kahramanmaraş dondurma ikram ederken, Gaziantep ünlü baklavalarını sundu. Manisa’nın ünlü mesir macunu gelen konuklara temsili minarelerden atıldı. Amasya’nın elması ve çöreği tadılmadan geçilmedi. Bergama ve Dikili’nin şifalı çamurları gerekli ilgiyi gördü. Kütahya’nın Gediz tarhanasını içmek için uzun kuyruklar oluştu.
İzmirliler ve çevre illerden gelenler hoş bir fuar dönemine tanık oldular. Turizm Fuarı hak ettiği ilgiyi gördü. Övgüler ilgiden daha fazlaydı.
Dört gözle beklerim bu fuarı. Beni ilgilendiren fuarın renkliliğidir elbette. Daha önemlisi ise Bartın’dan gelecek olan dostlarımdır. Selçuk Bölük, Hüseyin Boran, Metin dostum, Bartın Kültür ve Turizm il Müdürü Mehmet Altaş’tır. Birlikte İzmir’de geçen üç dört gün beni mutlu eder. İnsanın dostlarıyla birlikte olmasından daha hoş ne olabilir ki… Daha onlar gelmeden heyecanı sarar beni. Nerede kalacaklar, yer bulabilecek miyiz, akşamları nerelere gideceğiz? Bunları düşünürken bile mutlu olurdum.
Bartınlı dostlarım da Bartın Kitap Fuarı’nı iple çekerler. Daha iki ay varken Selçuk Bölük arar. Ağabey geliyorsun değil mi? Davet olursa niye gelmeyeyim, derim. Bartın Kitap Fuarı’nı hiçbir fuara değişmem. İçtenlik, özgünlük, Anadolu’nun aydınlık yüzü olarak her yerden farklıdır. Hele o insan sıcaklığı yok mu, yeter de artar.
Bartınlı dostlarla geceleri İzmir’i arşınlarız. Şunu da çok iyi bilirim. Gün boyu ayakta durup Bartın’ı tanıtmak için ellerinden geleni yapan sevgili dostlar, akşama ayakta durmakta zorlanırlar. Yine de beni kırmayıp beni yalnız bırakmazlar. Üç gün dediğin nedir ki göz açıp kapayana dek geçer, derler. Ama öyle değil, kapatmaya yeltendiğinde, düşündüğünde bakarsınız ki üç gün geçmiştir. Bir de sevdiğin dostların olursa üç değil, üç yüz gün olsa yine de az gelir insana. Ben çoğu kez kalabalıkta çok yalnızız, derim. En acı yalnızlık da milyonlar içindeki yalnızlıktır. Sait Faik, yalnızlığı kavun acısına benzetir. İşte o kavun acısı yok mu, tüm benliğinizi sarıp sarmalar. Çığlık atarsınız, kimse duymaz. Yalnızlıkta çığlığınızı da sizden başka duyan olmaz. Avazınız çıktığı kadar bağırsanız da, değişen bir şey olmaz, olamaz…
Bartın’a dönüş heyecanı başlamıştır. İlk koşulacak yer Kemeraltı’dır. İzmir’e özgü alınacaklar listelenmiştir. İnsan kalabalığında yalnızlığı yaşayan insanların arasında gezip alış veriş yapılır. Sonra en zor bölüme sıra gelmiştir. Dönüş yolculuğu başlayacaktır. Önce yüreklerde başlayan ayrılık acısı, arabanın yola koyulmasıyla somutlaşır. Gözyaşları yetersiz kalır. Görüşmek üzere deyip dostça kucaklaşırız. Bir neden bulunup bir araya gelmenin yolları aranır. İstanbul Turizm Fuarı vardır, en yakın zamanda. O olmazsa Bursa TÜYAP vardır. O da olmazsa Kütüphaneler Haftası ne güne duruyor…
Turizm Fuarı’na Mehmet Atlaş belki de Tekirdağ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına katılacak. Güneşin sofrasında dostların arasında olacağız, Tekirdağ, Bartın fark eder mi? Merhaba sevgili dostlar, güzellikleri yaşadığımız güzel insanlar, sizlere merhaba demenin ayrıcalığı çoğu şeye değişilmiyor. Bunu benim bildiğim kadar sizler de çok iyi biliyorsunuz…