Attığımız her adımda, kat ettiğimiz her aşamada, yaptığımız her işte belge almak/belge göstermek mecburiyetinde kaldığımız bir zamanda yaşıyoruz.
Öğrenmenin, olgunlaşmanın, tecrübe etmenin yerini sertifika toplamak almış gibi görünüyor. Bir üstadın yanında, bir ustanın tezgâhından geçerek bilgi, tecrübe kazanmak gerilerde kaldı. Toplumsal hayat boşluk kabul etmeyeceğine göre yerini bir şeye bırakmış olmalı. Bir yaşam koçunun mihmandarlığında üç beş günde uzman, usta olmak istiyor insanlar. Eskiden “Beş gün gittim, beşten çıktım” tekerlemesiyle eleştirirlerdi, emek vermeden sonuca odaklanan sebatsız ve sabırsız kimseleri. Hâlbuki bugün iki saatlik, iki günlük sertifikaları biriktirenler, şirketlerin insan kaynaklarıyla görüşmelerinde göz doldurmaya çalışıyorlar. Yirmi tane sertifikayı toplamış ama gerekli tecrübeyi edinememiş insanlar bulunmaktadır. Sadece sertifika bir anlam ifade etmiyor, tecrübeyi sertifika ile taçlandırmak önemlidir.
Modern hayatın hızı elbette belli bir standartlaşmayı beraberinde getiriyor ve her gün yeni beceriler edinmek zorunda bırakıyor insanları. Bu mecburiyeti zihnimizin arka planında tutarak şu soruyu sormak gerekir: Eski mesleklere yeni isimler veren sertifika programları, “hayatın hedefini ve gayesini” bulmayı vadeden birkaç günlük eğitim programları, tecrübeyi, olgunlaşmayı, ustalığı sağlayabilir mi?
Tecrübe, işi iyi bilenin yanında zamanla yaptıkça, yaşadıkça edinilecek olan kazanımlardır. Birkaç saatlik veya birkaç günlük eğitimlerle elde edilecek sertifikalar tecrübe kazandırmaz, ancak tecrübeyi güçlendirir ve olgunlaştırır. Tecrübe olmadan sertifika bir işe yaramaz, tecrübenin üzerine sertifika edinmek gerekir. Sertifika sadece bir teorik bilgidir. Tecrübe ise teorik ve pratiğin birlikteliğidir. Ve uygulamalarla kazanılan donanımlardır.
***
RESSAM
60’lik ünlü ressam, bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Lokantacıya yapacağı portresine karşılık yemek yemek istediğini söyler. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar, beğenir. “Güzel ama” der lokantacı “Bir dakikada yaptınız bunu, oysa bir saattir yiyorsunuz”. Ressam “Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika” diye karşılık verir.