Tabiatla Bir Olma Hali’ne geçiş/2 Doğa İntikam Almaz

Zihinlerimizi iyileştirebiliriz. Ruhlarımızı iyileştirebiliriz. Toprağımızı iyileştirebiliriz. Hepimizin refaha kavuşabileceği, neşe dolu ve kolay bir yaşam sürebileceği bir gezegen yaratmaya yardımcı olabiliriz. Ancak bu söz konusu iyileşme kendimizi sevmediğimiz sürece yapılamaz.
Kendimizi sevmediğimiz müddetçe dışımızdaki her şeyi sevemeyiz.
Tabiat gerçekten anamızdır. Hayatta kalmak için ona muhtacız. Oysa doğanın yaşamak için bize ihtiyacı yok. Milyonlarca yıldır, biz olmadan da gayet güzel uyguluyordu gelişim yasasını. Bu yüzden eğer tabiatla barış imzalayıp, onunla sevgiye dayalı bir ilişki geliştirmezsek bindiği dalı kesen biz oluruz.
Yapmamız gereken şeyler basit;
Daha fazla oksijene ihtiyaç duyuyorsak ağaçları kesmemeliyiz.
Temiz su içmek istiyorsak, kimyasal atıklarımızı derelere, denizlere dökmemeliyiz.
Temiz hava solumak istiyorsak zehirli atıkları atmosfere salmamalıyız.
Daha fazla yeşil alan istiyorsak betonlaşma çılgınlığına son verip, toprağa tecavüz etmekten vazgeçmeliyiz.
Korunacak geniş araziler sayesinde yağış toprak tarafından emilecek ve suyun yüzeyde birikmesi engellenerek seller önlenmiş olacaktır.
Kuraklık istemiyorsak barajları, gölleri, dereleri, su kaynaklarını kurutmayacak, kimyasallar, sera gazları vb. yollarla ozon tabakasına zarar vermemeliyiz.
Tüm bu yıkıcı faaliyetlerimizle doğanın dengesini bozduk. Oysa asıl kendi yaşamımızın dengesini bozduğumuzun FARKINDA mıyız?
Gidecek başka yerimiz yok. Kendi gezegenimizi bunca kirletip, yaşanması güç hale getirmişken, başka bir gezegeni araştırmanın anlamı yok.
Klişe sözlerle “doğa bizden intikam alıyor” demek çarpık bir yaklaşımdır. İntikam, yıkıcı ve fiili bir durumdur. Birine yada bir şeye taammüden yani tasarlayarak, zarar vermektir. Oysa doğa yıkıcı değildir. Saldırgan, kötücül, intikamcı değildir. Aksine tabiat bizlere gelişmemiz ve mutlu olmamız için her türlü imkanı sunmaya devam etmek istiyor.
Tek yapmamız gereken onu sevmek ve onunla içtenlikle işbirliğine gitmek.
Dikkat edin. Salgın döneminde azalan trafik ve sanayi üretimi sonucu daha az kimyasal atık doğaya bırakıldı. İnsanlar kormetik ürünleri daha az tüketti. Bu sayede sular ve hava nispeten temizlendi. Bazı göllerde ve nehirlerde balıkların yeniden üremeye başladığına dair haberler geliyor.
Kozmik bilinç yasası dedik. Hepimiz biriz. Şu anki düşüncelerimizin yaydığı kimyasal titreşim atmosfere dağılıyor ve evrendeki her şeyi etkiliyor. Negatif yada pozitif bizden çıkan enerji sudaki halkalar misali yayılmakta toplumu, doğayı, gezegeni etkisi altına almakta. BEN’den BİZ’e, toplumdan tüm gezegene.
Bireyin yasası toplumsal yasaları etkiler. Toplumun yasalar, doğanın yasalarından beslenir. Doğanın yasaları ise evrensel yasalara tabidir. İÇİÇELİK HALİ’dir bu ve esas olan dengedir. Ne yazık ki çok az insan bu güçlü farkındalığa sahip.
Tekrarla; doğanın dengesini bozarsak, kendi dengemizi bozmuş oluruz.
SİZİ SEVİYORUM

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir