Bazen kendi halinde, hırslardan uzak, hafif hüzünlü insanlar görürsünüz. İnsanlarla konuşmaya imtina ederler, onlar her zaman asosyal olmayabilirler belki de sahteliği tahammülleri yoktur da ondan öylelerdir.
Dürüst bir insan penceresinden hayata bakalım; inciteni incitemez, yalancıyla yalancı olamaz, yalakalık bilmez, dövüş bilmez, bağırış çağırışla işi olmaz. Bu insanın toplumdan uzaklaşma dışında çözümü kalmamıştır artık. Kendiyle ya da birkaç sevdiğiyledir tüm hayatı. İster ki dünya hırsı ‘sizin’ olsun ona azıcık ‘huzur’ kalsın. Ama pek öyle de olmaz çünkü hayat mutlaka huzurunu bozacak bir şeyler gönderir. Bencil, düşüncesiz, çıkarcı, kaba insanlar gelir bu güzel insanın naif yüreğini daha da zorlar. Kırgınlık derinleşir, kızgınlığı artar artık tahammülsüz, fevri, kaba kendisine etiket gibi yapışır. Oysa hassas bir kalbi olması dışında bir kabahati yoktur bu temiz yüreğin.
O yüzden şu güzel sözü unutmamalı. ‘Dünya hassas kalpler için bir cehennem’ …
Ayrıca her ne kadar Freud: “İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir. İnsanların tecrübe dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir. ” dese de karşıdakini anlamak, iyilik yapmak, dürüst olmak maneviyatı hala yüksek değerler. Gücün, paranın, torpilin egemen olduğu dünyada kendi halinde, içten, samimi ‘kalbiyle konuşan’ insanları es geçmeyin, herkes çıkarcı, egoist değil; dürüst, çıkarsız da insanlara rast geleceksiniz ama kırmayın onları..
Bir kişi karşıdaki kişiye hoşgörü gösteriyorsa bunun anlamı:
“Ben insanım ve senin de insan olduğuna inanıyorum.” Demektir. “Ben safım gel benim sırtıma bin.” Demek değildir.”
Bazı insanlar kibar konuşur, kalp kırmaz, iyi niyetlidir ;dünya hırsından uzaktır, kalbi taşlaşmamıştır. Onlar iklimden, küçük bir bağrıştan, haberlerden, yalandan dolandan, el alemin derdinden, etkilenir. Mutlu olamayacak bir şey bulur ve oma kafasını takar, kalbini yorar.
Der ki Nazım: “Küstürmeyin insanları hayata. Sonra her şeyden vazgeçiyorlar. Yaşamaktan, güzel olan her şeyden. Bir odada yalnızlığı; bir dağ başında kalmayı, bir adada mahsur kalmayı, nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar. Küstürmeyin işte bazı insanları.”
O kadar doğru ki…