Halil Rıfat Paşa’nın Sivas Valiliği döneminde yaptığı büyük işler ve 6 Ocak 1884 tarihli değerli bir idarî belge olarak günümüze kalan Tenbihnâmeleri bugünün yöneticilerine dersler olacak mahiyettedir.
Sivas Hizmet Vakfı Kültür Hizmeti olarak 2011 yılında yeni baskısı yapılan “Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa ve Tenbihnameleri” adlı kitapta yöneticiler için önemli bilgiler bulunmaktadır.
1882-1885 yılları arasında Sivas Valiliği sırasında özellikle yol ve köprü yapım çalışmalarında büyük başarı kazanan ve Karayolları teşkilatımızın düsturu haline gelen “Gidemediğin yer senin değildir” sözünü söyleyen Halil Rıfat Paşa’dır.
Eski eyalet valilerinin hemen hepsi için anlatılan öküz veya inek hikâyesi Halil Rıfat Paşa için de söylenmektedir. Devletin vatandaşın mal güvenliğini sağlaması ve devlet adamı sorumluluğu hakkında Hikâye şöyledir:
Öküzlerini otlatmaya götüren yaşlı bir köylü merada uyur kalır. Uyandığında öküzlerinin kaybolduğunu görerek telaşlanır. Sonunda öküzlerin çalındığına kani olarak zabıtaya başvurursa da bir netice alamaz. Çaresiz kalan köylü, vilâyet merkezine giderek Halil Rıfat Paşa’ya durumunu arz eder. Hikâyeyi dinleyen Paşa: “Be adam niçin uyudun da öküzlerini çaldırdın. Eğer uyumasaydın öküzlerin de çalınmazdı” diye köylüye çıkışır. Köylü tevekkülle “Paşa hazretleri, ben Devletimizin uyanık olduğunu düşünerek uyudum. Devletin uyuduğunu bilseydim ben de öküzlerimi kendim beklerdim” diyerek cevaplar. Paşa, köylünün bu açık sözlülüğünden hoşlanır ve zabıtayı seferber ederek köylünün öküzlerini buldurur. Öküzlerini teslim ederken de: “Bak baba, sakın bir daha öküzlerini sağlam kazığa bağlamadan uyuma! Ola ki, bir gün Devlet de uyuyabilir.” tembihinde bulunur.
***
Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa’nın kurum müdürlerine Tembihnâmelerinden bazıları şöyledir:
Devletin yöneticisinin halkı yönlendirme, yeniliklere karşı teşvik etme, başarılı işler yapması konusunda söyledikleri:
Rumeli’de pulluk, Anadolu’da kotan dedikleri sabanlarla sürülerek ekilen tarlalar çok mahsul verir. Sivas Vilâyetinin çok yerlerinde bunu bilmediklerinden adi sabanla tarla sürdükleri için az mahsul (ürün) alıyorlar.
Ahalinin çok ürün alması ve zengin olması matluptur (istenilen). Bunun için ahaliyi kotanla çift sürmeye alıştırmak lâzımdır. Bu kotan dedikleri şey, Kars muhacirlerinde vardır. Bilmeyenler onlardan görsün, öğrensin. Hangi köyde kotanla çift sürülmüyor ise o köy arazisinin iki üç yerinde bu yıl, deney ve örnek için bucak müdürleri birer tarla sürdürüp ekin mevsiminde ektirsin. Bu tarlalardan fazla ürün alınırsa artık ondan sonra bütün köylü kotan ile tarla sürmeye başlattırılsın. Bir çift öküzü olanların 8-10 çifti bir araya getirilerek bugün köylüden birinin ve yarın da diğerlerinin tarlaları nöbetle sürdürülsün. Bu yıl için böyle kotanla sürdürülüp ekilecek tarlalardan, yani bir kile (Tahminen 210 kg.) tohum ekilen yerden gelecek yıl ne kadar ürün alınacaksa Müdürler, Kaymakamlara bilgi vermelidirler ki, adi sabanla sürülen tarla mı, yoksa kotanla sürülen tarla mı çok ürün verir? Hükümet dahi öğrenip ahalice faydasını görürse her yerde yaptırsın.
*
Ormanları korumak, etrafı ağaçlandırmak için yaptıkları:
Çok yerlerde köylüler odun bulamadıklarından tezek yakıyorlar. Şimdi çok az odun bulan köylüler, dahi ağaçların köklerini söktüklerinden git gide, ormanlar tükendikçe çok sıkıntıya uğrayacaklardır.
Buna şimdiden bir çare aramak lâzımdır. Binaenaleyh (bundan dolayı) her adamın kaç parça tarlası varsa beher tarlanın dört köşe ve kenarlarına mevsiminde meşe tohumundan 8-10 kadar tohum eksin veyahut söğüt, kavak, çam, gürgen, kayın vesaire ağaçlardan, ağaç dikilecek vakitte birer fidan diksin ve bu fidanları hayvan yememek, bozmamak için etrafını çalı, çırpı ile muhafaza etsin ve tarla sürmeye ve biçmeye gittikçe sulasın, tamir eylesin, hasılı (kısacası) ağaç yetiştirsin ki, hem kendi tarlalarının hudutları ve sınırları belli olur, gayib (kayıp) olmaz hem de ağaçlar büyüdükçe gölgesinden, dalından ve budağından sahibi faydalanır.
Bir de köylerde herkes kendi evi ve ihtiyacı için münasip gördüğü arazide bir dönüm yeri, ağaç tohumu ile yahut her nevi ağaç fidanı ile ekip orman yetiştirecek ve hayvan girip ağaçları kırmaması için etrafını hendekle çevirecektir.
Bu sene ve gelecek sene ağaç dikilecek mevsimlerde bunları yapmamış olan ahaliden ceza kanunnamesi gereğince para cezası alınması için bucak müdürleri ad ve soyadları çizelgesini kaymakamlara vereceklerdir.
Ağaç köklerini sökmek yasaktır. Dinlemeyenler ve kök çıkarıp yakanlara ve satanlara ceza verilmek üzere adlarını bucak müdürleri yazı ile kaymakamlara bildireceklerdir.
*
Mahallinde yaşayan ahaliye sorumluluk vermek, çevre temizliği ve tuvalet yapılması hakkında düşündükleri:
Bir köyden bir köye veyahut köylerden kasabalara giden yollar üzerinde bulunan köprülerden yıkılanlar ve onarıma muhtaç olanlar hangi köy toprağında ise, o köy ahalisine yaptırılması gerekir.
İş büyük ve çok ise oradan ve o köprüden geçen sair (diğer) köyler halkına dahi (bile, de-da) yardım ettirerek yaptırılacak ve onartılacaktır. Yollarda çamurdan geçilmez derecede batak olan araba ve hayvan güç geçer yerler, hangi köy toprağında ise o köy, taş ve çakıl ile doldurtulup kolay geçilecek bir hale konulacaktır.
Köylerde köy içine gübre yığılmayıp köy dışına bırakılacak ve her veçhile (her bakımdan) köy içi temiz ve pâk tutulacaktır.
Ekser (genellikle) köy evlerinde abdesthane olmadığından, köy sokakları pis ve murdar (kirli) bir haldedir. Ve bu ise insaniyete ve temizliğe aykırıdır.
Köylerin sokaklarını pislikten kurtarmak için her haneye, birer abdesthane yaptırılacaktır.
Bu işler, köylünün işsiz ve güçsüz vakitlerinde Cuma ve Pazar gibi tatil günlerinde yaptırılıp harman vesair işler olduğu zaman yaptırılmayacaktır.
*
Okul yaptırılması, halkın cahillikten kurtarılması, her çocuğun okula gönderilmesi hakkında söyledikleri:
İnsanı insan eden, dünya ve ahirette muradına erdiren (gayesine ulaştıran) ilim ve ameldir (bilgi ve çalışmadır). Yani okumak ve yazmak ve okuduğu ile hareket etmektir. Bir okumuş adam ile okumamış adam arasında dağlar kadar fark vardır.
Her fenalık cahillikten gelir. Bugün hapishaneler dolusu adamlar yoklansa içinde âlim yoktur. Cümlesi cahildir. Ve bu cahillik sebebi ile adam öldürmüş, haydutluk ve hırsızlık yahut sair fenalık etmiş ki hapse girmiştir.
Onun için bucak müdürlerine tenbih olunur ki, hangi köyde okul yoksa, ya yeniden bir okul yaptırılsın veyahut bir evi geçici olarak köy okulu haline getirerek öğretmenini de tayin ettirsin. Erkek ve kız, bir çocuk beş yaşına girdi mi mutlaka okula verdirilsin.
İşbu tenbihnâme tarihinden itibaren altı ay süre veririz ki, o vakte kadar okulu olmayan köyler okulunu yaptırsın. Bu altı ay bittikte yoklanacaktır. Hangi köyler okul yaptırmamış ise hükümet yaptırıp parasını köylüden alacak ve o köy ihtiyar meclisi üyeleri ve Bucak Müdürleri azarlanacaktır.
*
Köylüyü yeni ve faydalı bir ürünle tanıştırmak için yaptıkları:
Patata (Patates) denilen ürün ki, yer elması gibi bir şeydir. Bu ürünü, insan ve hayvan yer ve ekmek yerini tutar. Çok yerlerde halk bununla beslenir. Ve bu ürün yağmur yağmasa da yine olur. Hasılı bu ürün, yoksullar için pek faydalıdır.
Hangi köylerde ekilir ise her ev, kendi idaresine yetecek kadar bundan sonra mevsiminde patata ekecektir.
*
Ormanların kesilmemesi, yakılmaması ve korunması ile ilgili köylüye verilen sorumluluk hakkında:
Şimdiye kadar kesilmiş ve kullanılmış ağaçlar için bir şey demeyiz. Fakat bundan sonra, her kim ev ve dam duvarları, tarla, bahçe ve ağılları korumak için taze ve yaş ağaç keser ise en ağır para cezası ile cezalandırılacaktır.
Bir orman kaza veyahut kasten ateşe verilirse; o orman hangi köye yakın ise o köy ahalisi gidip ormanı söndürmeye ve yakanları bulup hükümete haber vermeye borçludurlar. Ateşi söndürmezler ve yakanı haber vermezlerse ne kadar ağaç yanmış ise köylüye ödettirilecektir.