Şiir Köşesi – Nebih Nafile

Antakya’dan Dünyaya Açılan Pencere…

ŞİİR KÖŞESİ

yüreğin çarpıyorsa hâlâ

gözlerinin pınarları akıyorsa

sevinçte, hüzünde ya da

akıyorsa kanın tüm hızıyla

yaşam da senin için akmakta

senin için ey güzel insan…

Antakya’dan, dünyanın bütün insanlarına açılan bir pencere araladım. Öyle bir pencere ki; paylaşacağımız şiirlerimizde aşkı, umudu, yaşama sevincimizi dile getireceğiz. Dünya, ancak iyilikle kurtulur. O halde şiirlerimizle güzelleştireceğiz… Her hafta bir değerimizin şiirini sizler için seçiyorum. “Senin İçin” şiirimin bir bölümü ile pencereyi araladım. Bu haftaki şiir köşesi özel konuk; 16 Mayıs 2022 tarihinde 2.Defne Kitap Fuarı etkinlikleri çerçevesinde moderatörlüğünü yaptığım şiir ve müzik dinletisinde tanıştığım, İstanbul’da yaşayan, tiyatro, tarih ve batı dilleri üzerine eğitim alan güzel yürekli insan, kıymetli Pelin Batu’nun “Yeraltına İniş” adlı şiiri ile penceremizi sonuna kadar açık bırakıyorum. Şiir tadında bir ömrünüz olsun…

YERALTINA İNİŞ

Birinci kapı üzerime kapandığında

Tacımı kaybettim.

Ne yalan söyleyeyim,

bu tozlar diyarında, onun ışıksız yollarında

Ne altın parıldar, ne kalbim kıpırdardı.

Alın tacımı ne yaparsanız yapın

Ne şanın, ne şöhretin peşindeyim

Ben taçsız da hükmederim dedim.

Ve indim…

İkinci kapı üzerime kapandığında

Lapis gerdanlığımı aldılar.

Nedir sizin derdiniz diye soramadan

Taş kolyemin iplerini yolup durdular.

Benim süse ihtiyacım yok

Gözlerim nehir dolu

Dilimdeyse Dicle’nin ruhu

Laciverttir şarkım, akar kanımda Ninova dedim

Ve indim…

Üçüncü kapı üzerime kapandığında

Göğsümün boncuklarını kopardılar.

Hayattaki tüm mutlulukları

Umutla beslemiş biri olarak

Onlardan olmak pek ağrıma gitti

Ama ne yapabilirdim?

Tek tek düştü sanki tüm sevdiklerim

Unutuşun sularına.

Heyhat, geriye bakılarak yürünmez

Hele ki bu ölüler diyarında dedim

Ve indim.

Dördüncü kapı üzerime kapandığında

Üstümdeki zırhı söküp çıkardılar.

Kırılganlıktan korktuğumu mu sandınız?

Yalnızlığımı mı paylaştınız?

Korunmasız da olsam yürüyeceğim

Sevmekten ürkmeyeceğim.

Gözyaşlarını içenler bilir

Kalmaz korku, her şeyi kaybettikten sonra.

O zaman buradan devam edeceğim dedim

Ve indim.

Beşinci kapı üzerime kapandığında

Altın bileziğimi çekip çaldılar.

Şayet beni tanısaydınız

Ne ilaha ne sultana yaslanıp

Hürmetle eğilip bükülmediğimi bilirsiniz.

Kollarım boş da olsa musiki yapar

Yılanlarla raks ederim.

İyiye iyi, kötüye bile iyi diyebilirim

Ne yapayım, böyle temizdir kalbim

Yeter ki susmasın müzik diyerekten…

indim.

Altıncı kapı üzerime kapandığında

Cehennemin soğuğu iyice içime çekilmişti.

Asamı da mı alacaksınız, alın almasına

Neye yarar gücün emaresi

Adaletle kullanmadıktan sonra?

Onca ölünün kanı,

onca kulun hakkı elindeyse

neye yarar yıkanmak? dedim

Ve indim.

Yedinci kapı üzerime kapandığında

Yolun sonuna gelmiştim.

Elbisemi sıyırdıklarında

Çırılçıplak çıktım

Ben Inanna

Ölü ilahların huzuruna.

Beni ölü gözleriyle süzdüler

Beni nefret sözleriyle sildiler

Suçlulukların ağırlığından

Beni yok ederek hafifleyeceklerini düşündüler.

Öylece parçalandım

Paramparça edilerek

Ölüler diyarda öldürülerek

Hatıram bile bensiz kaldı.

Fakat…..

Şayet hikâyemin

burada biteceğini sanıyorsanız

Kurban olamayacak kadar güzelim.

Sonunda kırıklarımı bir bir topladım

Buradan ne yapıp kaçtım.

Ha illa göze göz, dişe diş mi diyorlar?

O sevgilim denen domuzu alın dedim

Ve çıktım.

PELİN BATU

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir