Kumluca YİBO’da öyle bir güzellik yaşamıştık ki anlatamam. Belediye Başkanımız Ahmet Altıntel’in gelmesi gezimizi güzelleştirmişti. Valimiz Sayın İsa Küçük de geleceğini söylemişti.
Vali Beyle birlikte gitmenin güzelliği hiçbir şeye değişilmezdi.
Son dakikaya kadar gelecekti Sayın İsa Küçük. Yola koyulmuştuk ki, telefon ederek çok önemli bir toplantıya katılması gerektiğini söyledi, bu yüzden gelemeyeceğini belirtti. Çok çok selamlarımı iletiniz, dedi.
Sarıların, kahverengilerin yangını arasında yol alıyorduk. İnsanı kışkırtan bir renk armonisi içindeydik. Yamaçlarda başlayan renk armonisi tepelerin doruklarına dek sürüyordu. Sarı, turuncu, kahverengi, pas rengi, altın sarısı yapraklar son saltanatlarını yaşıyordu. Son saltanatları bile insanı kışkırtıyordu. Her ağaç bir meşale gibi görünüyordu gözümüze. Hafif bir esintide alevleri sağa sola savrulan birer meşaleydi onlar.
Altın sarısı yapraklar salınarak dökülüyordu bazen. Güzelim yaprakların havada uçuşarak dökülmesinin yarattığı görüntüye tanık olmak neye değişilir ki, dans eden yapraklar çoğu kez dansçı İspanyolları çağrıştırıyordu. Ağaçlardaki renk yangınında gözlerimizi dinlendirerek Kumluca YİBO’ya varmıştık. Arabada Altan Işık vardı. Kaptanımız sevgili Derya’ydı. Ben arada sırada fotoğraf çekiyordum. Benim fotoğraf çektiğimi gören Derya arabayı yavaşlatıyordu. İnsanı çıldırtan görüntüleri fotoğrafta aynen vermek gerçekten çok zordu.
Okula vardığımızda sevgi seliyle karşılandık. Okulun yöneticileri, öğretmenler, öğrenciler Vali beyi soruyorlardı. Büyük bir sevgi vardı Sayın İsa Küçük’e. Okul Müdürü Yüksel Yeniyapı’nın odasında otururken Belediye Başkanımız Ahmet Altıntel de geldi. Bizler için sürpriz bir şeydi. Çaylarımızı bile yarım bırakıp salona indiğimizde salon alkıştan inliyordu. Kısa birer konuşma yaptık. Valimiz Sayın İsa Küçük’ün selamını söyleyince salonda gerçek bir şenlik yaşanıyordu. Manzara karşısında gözlerim sulandı. Vali beye duyulan sevgiyi anlatmak sözcüklere sığmazdı.
Belediye Başkanımız Ahmet Altıntel, öğrencilere haftada bir sinema sözü verdi. Bu söz öğrencilerin hoşuna gitmişti. Alkıştan inliyordu yine salon. Kitap üzerine kısa bir konuşma yaptım. Öğrencilerin sorularıyla söyleşi daha da renklendi. Sorular bana, bazen Ahmet başkanımıza soruluyordu. Bu kez de ben bir soru sordum. Bartın Valisi İsa Küçük’ü neden çok seviyorsunuz? Gelen yanıtlar çok hoştu: O bizi çok seviyor da ondan. Bize çok yardımcı oluyor. Vali Bey de yatılı okulda okumuş, bizi en iyi o anlıyor. Bizleri tatile yolluyor…
Sıra geldi kitapları dağıtmaya. Her öğrenciye kitabı verdikten sonra imzalıyordum. Çocuklar çok vefalı. Kitapları Ahmet Başkana, Altan’a, Derya’ya imzalatıyorlardı. Kitap dağıtımı tam bir şölene dönmüştü. Kitap dağıtımı bittikten sonra dönüş biraz buruk olmuştu. Yine bekliyoruz sizi, diyorlardı. Tamam, fırsatını bulursak geleceğiz, diyorduk…
Okuldan çıktık. Topal Ali Köyünde eczane açılışı varmış. Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya da gelecekmiş. Kendimizi orada buluyoruz. Rıza Yalçınkaya da geliyor. Açılışı Ahmet başkanla birlikte yapıyorlar. Köyde çok fazla kalamıyoruz. Çünkü Bartın’da Ayşe Kulin’in söyleşisi var. Ona yetişmek zorundayız.
Vali Sayın İsa Küçük, Savaş hocam, eğer zamanınız varsa bir yatılı bölge okulumuz daha var. Oraya da gidip kitap dağıtırsanız iyi olur, diyor. Sayın Valimiz söyleyecek de gitmez miyiz? Valimizin isteğini yerine getirmek bizim için onurdur, gururdur, güzelliğin adıdır…