Her sabah Habibi Neccar dağının iki parçası arasından doğan güneşsin!
Sen bizim için üzeri sisle kaplı Asi Nehrisin!
Türbelerden gelen mis kokulu bahur, kiliseden gelen çan sessin Antakya’m!
Sabaha karşı en derin uykudayken kendimden geçiren ezansın!
Çocukluğumun geçtiği Armutlu sokakları, yüzerken yara bere olduğum Hanna deresisin sen!
Sen Cumhuriyetsin, Kurtuluşsun, İstiklal caddesisin!
Sen Antakya Lisesine giderken köşe başında ki Postanesin!
Sen Vali Göbeği, Kavaslı köprüsüsün!
Saray caddesi, künefeciler meydanısın Antakya’m!
Ulu Camisin sen!
Öğlenleri mis gibi kokan Antakya döneri, kabak tatlısı, tuzlu yoğurt, künefesin sen!
Sen Uzun Çarşısın!
Hocaoğlu, Gazi Paşa iş hanı, Maksimsin!
Harbiye, Ballıöz, Tahta köprüsün!
Her gün yollarını aşındırdığım Çekmece Caddesi, Kapalı Spor Salonusun sen!
Sen var ya sen; benim her şeyimsin!
Sen Alevisin, Sünni’sin biraz Hristiyan biraz da Ermeni’sin!
Ne diyeyim işte anla beni, sen bensin ben senim!