Mutluluk senin elinde…

Mutluluk neydi? Mutluluk bulunabilen bir şey mi? Elde edilebilinen mi? Bir ömür mutlu olunabilir mi?

Bütün bu soruların yanıtı aslında sende. Kimisi mutlu olmanın yolunu bir insana bağlarken, kimileri olaylara, kimi ise bir eşyaya mutluluk göreceli bir şeydir. O yüzden bu soruların yanı sende diyorum. Çünkü mutluluk pek çok şeye bağlı gözükse de temelde sadece senin bakış açına bağlı.

Herkes mutsuz. Nedeni mutsuz olmak istiyor. Belki çok neden var mutsuz olmak için ama mutsuz olmayı seçtiğin gibi mutlu olmayı da sen seçebilirsin. Yani kısaca yukarda sorulan soruların yanıtı tamamen senin elinde. Belki buna Pollyanna diyeceksiniz ama günümüzde buna ihtiyacımız var.

***

Acilen mutlu olmam gerekiyor…

Ölüm var ve saati yok, üzüntü ile geçirdiğim her saniye ömrümden gidiyor ve bana hiçbir şey kazandırmıyor. Kendimi üzmem ve çevremi huzursuz etmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Birde etrafında olan onca güzel şey ve an önünden kayıp gidiyor. Çünkü sen kötüye mutsuzluğa odaklı yaşıyorsun. Hoş bir noktadan sonra çevrendekiler de seni umursamaz oluyor.

Yani mutsuzluk seni bulmuyor sen mutsuzluğu buluyorsun ve onla yaşamak için elinden geleni yapıyorsun. Kendine itiraf et mutsuz olmayı sen seçiyorsun. Bunun günahını da kaderine ya da hayatına bağlama… Sorun sensin… Bunla yüzleş.

***

Mutluluk ile ilgili bir hikâye okumuştum. Hikâye tam olarak şöyleydi; “Bir genç bir zamanlar mutluluğun sırlarını öğrenmek istemiş. Bir bilge aramış. Sormuş, soruşturmuş falanca kişidir demişler. Ayrıca kırk günlük mesafedeki bir köşkte yaşadığını da öğrenmiş. Üşenmemiş, yola çıkmış ve bilgeyi bulmuş. Bilge, onu bir güzel ziyafetle ağırlamış, isteğini sormuş:

‘Mutluluğun sırrı’ demiş delikanlı ‘bana bunu öğret’

Bilge bu sırrı vermeyi kabul etmiş. Delikanlının eline bir kaşık vermiş, iki damla sıvı yağı da kaşığın içine koymuş. ‘Köşkümü bir güzel gezeceksin ancak bu yağı dökmeyeceksin’ demiş.

Delikanlı sarayı geziyormuş ama gözü devamlı kaşıktaymış.

Dönmüş gelmiş. Bilge sormuş; ‘Salondaki Acem halılarını gördün mü, kütüphanedeki şömineyi fark ettin mi, bahçedeki gülleri gördün mü?’ şeklinde bir yığın ayrıntı sormuş.

Utanan delikanlı, hiçbir şey görmediğini itiraf etmiş. Çünkü sadece yağa bakıyormuş.

Bilge şöyle demiş; ‘Öyleyse git şimdi daha dikkatli olarak köşkümün harikalarını gör. Oturduğu evi tanımadan o insana güvenemezsin’

İçi rahatlayan delikanlı, kaşık elinde gördüğü her şeyi hafızasına adeta kazırcasına dikkat etmiş, gördüklerini bir güzel anlatmış.

Bilge; ‘Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?’ diye sormuş.

Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.

Bilgeler bilgesi demiş ki; “Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama iki damla yağı unutmadan”

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir