Koşulsuz sevgiye açılan kapı: GüneşSENsin

Aile Dizimi Terapisti, Yaşam Koçu, EFT, Nefes Teknikleri Uzmanı Nazlı Güzel, “Şiddetin ve olumsuzlukların panzehri sevgidir” dedi.
TOLGA KORKMAZ
Hatay’da Aile Dizimi Terapisti, Yaşam Koçu, EFT, Nefes Teknikleri Uzmanı, GüneşSENsin Holistik Yaşam Koçluğu ve Danışmalık Merkezi kurucusu olan Nazlı Güzel, merkezinin kapılarını gazetemiz haber ekibine açtı.
Günümüzde yaşanan psikolojik sorunlara ve sevgi eksikliğine değinen Nazlı Güzel, “Şiddettin ve olumsuzlukların panzehri sevgidir” dedi.
Gazetemiz muhabirine merkezin açılma amacını anlatan Güzel, “6-7 yıl önce çok ciddi hastalıklara yakalandım. Bu hastalıkların tıbbi çözümü bir türlü bulunamıyordu. Bedenen ve zihnen dibe vurduğum bir dönemdi. Dünya üzerinde çok nadiren görülen göz hastalığım keşfedildi. Bu hastalık ilerleyen ve körlükle sonuçlanan bir tanıydı. Kötü bir döneme girdim ve görme kaybım %85 çıkmıştı, dışarı çıkmaz oldum, içime kapandım. Tiroit kanserine yakalandım, tedavileri reddettim. Grafik tasarımcı ve yazardım işimi bıraktım, ağır bir depresyona girdim. Bedenim kendini kapattı. Zor bir dönemdi ve zihin, düşünce, beyin bilimini keşfettim. Hayat bana bir kapı açtı ve o kapıdan içeri girdim. İmkansızı gerçekleştirdim ve yıllardır gördüğüm tedavilere rağmen iyileşmeyen hastalığımı durdurdum, kanseri ve o depresyon halinden bunla kurtuldum. Kendimi sevmeyi öğrendim. İstedikten sonra her şeyi yapılabileceğini öğrendim. O dönemde kendimi iyileşmiş hayal ettim, araç kullanırken hayal ettim. Şunu iyi bilmek gerekiyor zihnimizde neyi uzun süre tutarsak o gerçekleşir. Ben zihnimde sürekli sağlıklı mutlu her şeyi gören, mutlu, depresyonu geçmiş bir Nazlı yarattım. Hastalıkları ret ederseniz zamanla geldikleri yere geri giderler. Bende biriken bunca bilgiyi kendimde tutmak istemedim ve benim gibi sıkışmış kalmış kişilere ulaştırmak istedim. Tek isteğim insanlara kendini sevmeyi ve bağışlamayı öğretmekti. Bu nedenle de burayı kurmaya karar verdim. Yaşam koçluğu, EFT, nefes koçluğu, Aile Dizimi Terapisi gibi alanlarda eğitimler aldım. Bu kadar çok alanda eğitim almamın sebebi ise bütünsel çalışabilmekti. Üç yaş ve üzeri herkesle çalışıyorum. Ama özelikle kadınlarla çok fazla çalışıyorum. Çünkü kadın üzerine çok fazla çalışmalarda bulundum. Ama öncesinde bir kadın olarak ben kendim çok çektim. O nedenle kadınlara daha fazla ulaşmaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.
PANDEMİDE ŞİDDET ARTTI
Güzel, konuşmasına devam ederek, “Pandemi çok yönlü bir süreçti, çok farklı yönleri oldu. Kapanmalar yaşandı. Bizler ise sosyal canlılarız ve biz kalabalık ortamları severiz. O dönemde sınırlı sayılarda insanlarla görüşebildik. Bazı insanlar o dönemi fırsata çevirirken bazıları o dönemi ağır atlattı. Örneğin ben o dönemde kitap yazdım. Herhangi bir alanda üretmeyen ve kendine bir meşgale bulmayan insanlar ise ne yapacaklarını bilemediler. Çok yoğun bir bocalama dönemi oldu. İnsanlar çok yoğun depresyona girdi. Aile içi iletişim yerine herkes telefonlara yöneldi. Bana gelen başvurular doğrultusunda şiddet çok arttı, tartışmalar çoğaldı, anne-baba, baba-çocuk, anne-çocuk arasında tartışmalar ve anlaşmalar had safhaya taşındı. Can sıkıntısı çok fazla yaşandı. Yapılacak çok fazla aktivite ve zaman varken kimse bunlara yönelmedi. Bas başa kıldığı zaman insanının kendini keşfetmesi için çok güzel bir dönemdi” dedi.
KADINLAR HAYIR DİYEMİYOR
“Kadınların en büyük sorunu hayır diyememeleri” olduğuna dikkat çeken Nazlı Güzel, şöyle konuştu:
“Fdakâr olmalı, yaşamlarının merkezine kendilerinin dışında herkesi koymaları. Farkındaysanız kadınlar daha fazla hastalanmaya başladı. Meme kanseri çok fazla arttı. Kitabımda da yer verdiğim Zihin Bilimi Uzmanı lucifer çok güzel bir yaklaşımı var, ‘Tutarlı bir ortak nokta yakaladım meme kanserinde, hayır diyememek’ diyor. Bu kadınlar kronik stres yaşıyor. Bütün danışanlarımda bunu gördüm. Kendi yaşamlarında yoklar. Bir kadın olarak kendi hayatlarına yerleşsinler. Kendilerine alan açsınlar. Merkezde kendileri olsunlar. Bir annenin çocuğuna verebileceği en güzel şey kendini güçlendirmesi. Çünkü ilerleyen dönemlerde çocuğunda nasıl var olması gerektiğini bilmez.”
SEVGİNİN OLMADIĞI YERDE ŞİDDET OLUR
Güzel, açıklamasında, “Sevginin olmadığı yerde şiddet, korku, endişe, güvensizlik, kötülük ve kaygı olur. Anne ve baba kendini sevmiyorsa, yani bu narsisizm ya da kendini beğenmişlik, ukalalık değil. Kendini önemsemek, varlığını kutsamak, kendini değerli hissetmektir. Eğer bir anne ve babada ben değerliyim duygusu yoksa o çocuk bunu nerden öğrenecek? Bir çocuk babasını bir yaşından sonra algılamaya başlar. Öğrenme taşı annesidir ve bu bağ anne rahmine düşer düşmez anneyi hissetmeye başlar. Bu nedenle aileler çocuk istedikleri zaman iyi düşünsünler. Biz anneden böyle gördük modelini uygulamasınlar. Bir kişi kendini geliştirmeden, nasıl anne-baba olunur bilmeden çocuk yapmasınlar. Şiddetin panzehri sevgidir. Çocuğa her koşulda sevgiyi gösterir ve öğretirlerse o çocuk kimseye zarar veremez. Şiddetin tek çözümü çocuk yetiştirirken sevgiyle yetiştirmek. Artan şiddetin en büyük nedeni budur. Her çocuk iyilik ve kötülük potansiyeli ile doğar ama hangisi konuşulursa çocuğun o boyutu gelişir ve çevresine onu yayar. Nasıl seveceğini bilmeyen çocuk ilişkilerinde de nasıl seveceğini bilmez ve hep bir bocalama halinde olur. Sevginin olmadığı yerde her türlü duygu ve düşünce olur” dedi.
İLETİŞİM KURMANIN NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİLMİYORUZ
Toplum olarak sağlıklı iletişim kurmanın ne anlama geldiğinin bilinmediğini dile getiren Güzel, “İletişim kuramıyoruz. Konuşma, anlama, anlatma, kendini ifade etme ve dinleme noktasında çok ciddi sıkıntılarımız var. Ben yerine hep sen dilini kullanırız. Karşı taraf yargılama, suçlama ve eleştiri dilini kullanırız. Bu dili kullandığımız zaman zaten çatışma çıkar. Bu tarz iletişimler sürdüre bilinir bir iletiş değildir. Bunun yerine ben dili kullanılmalı. Bu dili kullanmaya başladıkları zaman sağlıklı iletişim gerçekleşir ve şiddet oluşmaz. Ben dilinin yan etkisi şefkattir, merhamettir. Kaliteli zaman geçirmek diye bir kavram vardır. Onun bir tane şartı var oda telefonu, tableti ve televizyonu devre dışı bırak. İnsanlar o zamanı sosyal medya üzerlerinden paylaşarak geçirmeye çalışıyor. Özel hayat diye bir şey kalmadı. Kişisel zaman olmaktan çıkıyor. Fakat bunu çok sık yapan insanların psikolojik olarak sıkıntıları olduğunu düşünüyorum. Tatmin edemedikleri boşlukları var ve yetersizlik, sevgisizlik, onay ve yeterlilik duygusunu sosyal medyadan toplamaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Son olarak Millî Eğitim Bakanlığına teşekkür eden Nazlı Güzel, “Geçen sene Millî Eğitim Bakanlığı Kitap Yazım komisyonundan beni aradılar ve internet üzerinde sizin gazetenizde çıkan yazılarımı çok beğendiklerini söylediler. Sağlık hizmetleri ve iletişim adında bir kitap hazırladıklarını söylediler ve bana yazı gönderip gönderemeyeceğimi sordular. Bende seve seve kabul ettim. Ayrıca iki yazım çıktı kitapta, benim kişisel kitabımı kaynakça olarak ekledi. Bu ne demek biliyor musunuz Türkiye’de sağlık alanı ile ilgili Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde araştırma yapan herkes kitabıma ulaşabiliyor. Bu vesileyle Millî Eğitim Bakanlığına ve emeği geçen herkese çok teşekkür etmek istiyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir