Kentimiz kıyameti yaşıyordu!

HABER MERKEZİ
Hatay Baro Başkanı H. Cihat Açıkalın, kentin imar planlarına itiraz ettiklerini söyledi.
Açıkalın, “Zemin etüdü yapılmıyor. Bu, yeni felaketlere ortam sağlar” diye konuştu.
Depremi en derinden yaşayan Hatay’da afet sonrası ayakta kalan kurumların başında Hatay Barosu geldi. Yardım malzemeleri ile depremzede yurttaşlar arasındaki koordinasyonu sağlayan baro, bu kapsamda ilk olarak yurttaşların kentten çıkabilmesi için benzin ve kalanlar için de 237 tır yardım malzemesini dağıttı.
8 bin 260 deprem soruşturmasına müdahil olup 33 ayrı hak ihlali için suç duyurusunda bulunduklarını belirten Hatay Baro Başkanı H. Cihat Açıkalın “Kentimiz kıyameti yaşıyordu” dedi.
Açıkalın, açıklamasının devamında; “‘Bu bizim işimiz değil’ deme hakkını kendimizde görmedik. Dışarıyla tüm koordinasyon bizim üzerimizden yürüdü. Mesele, bütçe değil organizasyon meselesiydi” dedi. İlk olarak 13 kişiden oluşan özel bir afet komisyonu kurduklarını belirten Açıkalın, “Şehrin imar planlamasına ilişkin itirazlarımızı sürdürüyoruz. Çünkü neredeyse hiçbir zemin etüdü yapılmadan imar aşamasına geçiliyor. Bu, yeni felaketlere ortam sağlamak demek” diye konuştu.
Açıkalın, “Yaşananlar karşısında sıralı yetkili olarak tüm sorumlu kişi ve kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. En yaşamsal sorunların başında asbest geliyor. Molozları, ömrünü tamamlayan madenlere depolayıp mühürleyerek sorunu çözebiliriz ancak yetkililere bunu kabul ettiremiyoruz. Eğitim ve ulaşım büyük sorun. Belediye ve kaymakamlıklara en azından çocuklara bir öğün gıda desteğini karşılamaları için başvuruda bulunduk. Yanıt alamadık. Çocuklar okula aç gidiyor. Hatay hepimizin ortak amacı ve çabası olmak zorunda. Bu kapsamda, sorumlulukları tam olarak yerine getirmeyenler artık gerekeni yapmalı” ifadelerini kullandı.
‘GÜVENLİK SORUNU YARATIR’
Hatay’ın Atatürk’ün emaneti olduğunu anımsatan Açıkalın, şehrin o dönem jeopolitik açıdan ne kadar önemliyse bugün de aynı biçimde önemli olduğunun altını çizdi.
Jeopolitik önemiyle Hatay’ın Türkiye için bir teminat olduğuna değinen Açıkalın, “Şu durumda İskenderun’u il yapmak, Antakya’dan vazgeçmek demektir. Bu durum hem demografik hem de güvenlik sorunu yaratır hem de bu girişimi desteklemek tarih bilmemek demektir. Tarihçilerin ve siyaset bilimcilerin bu konuda sorumluluk almaları gerekir” diyerek konuşmasını tamamladı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir