“Bazı yaralar vardır ki kapanmış olsalar bile dokununca sızlarlar” Turgenyev
“Kendime Yolculuk” Sebahat Aslanyürek’in Luna Yayınlarından (2022) çıkan anı kitabının adıdır. 217 sayfa, altı bölüm, 92 alt başlıktan oluşmaktadır.
Kitabı çerez yer gibi bir solukta okudum. Çünkü dil sade. Okuyucuyu labirentlerde dolaştırmadan, düz asfaltta yürütür gibi, akıcı bir anlatımı var.
Yazar öz yaşamını konu edinmiş. Anlatılar yaşanmışlığın birebir kendisidir. Masa başı kurgu değil. Öyle bir yaşanmışlık ki iç acıtan, yürek burkan, kalıcı izler bırakan, insana pes dedirtecek türden yaşanmışlık… Yaşam boyu silinmez, iz bırakan yaşanmışlıklar. Neler mi? Yoksulluk, babanın bir ev hayaliyle Hollanda’ya gidişi, hastalanarak dönüşü ve ölümü, hayal ettikleri evin satılması, borçları ödeyebilmek için oyun çağında varsıl bir aileye kiralık verilmesi, verildiği ailede kadının nobranlığı, evlilikte eşinin işini yitirmesi ve alkolik olması. Eşinin ölmesi. Zorunlu olarak ana evine sığınması…
Okumak için yanıp tutuşan, annesine “ Ben büyümek istemiyorum. Okula gitmek istiyorum” diye sesini yükseltse de okula gönderilmiyor. Çünkü işe gitmek zorunda olan annesine yardım etmek, küçük kardeşine bakmak zorundadır. Yazar, ”12 – 13 yaşlarındaydım. Zorla büyütülmüştüm” diyor. Terzi yanına çırak olarak veriliyor, bu işin kendine göre olmadığını annesine bir türlü kabul ettiremiyor. Kendi isteğiyle terzi çıraklığından ayrılıyor.
Mahalleden arkadaşlarının gittiği Çekmece Kültür Derneği’ne gitmeye başlıyor. Derneğin tiyatro çalışmalarına katılıyor. Oyunlar sergiliyorlar. Bir taraftan okula gidememiş olmanın eksikliğini bol bol okuyarak kapatmak istiyor.
Akrabadan, güzel insan, dünya tatlısı yazar Mehmet Ali Akyüz yazmak için teşvik ediyor. Akyüz, “İyi bir okuyucunun kitap yazabileceğini bana her fırsatta belirtirken, bu anlamda yazmam için beni teşvik etti. Ben de ilkokul mezunu bir kadın olarak aslında hep hayalimde olanı yaptım ve köklü yazarların, edebiyatçıların affına sığınarak bu kitabı yazdım” diyor. (M. Ali Akyüz Makine Mühendisi, yazar, koronanın ilk kurbanlarından)
Akyüz örneği beni yıllar öncesine götürdü. Sıcak bir yaz günü evde dinlenirken kapı çaldı. Mahalleden sevimli mi sevimli bir kız çocuğu elindeki kâğıdı göstererek, “Arkadaşlarımızla beraber bir dergi çıkardık; alır mısın amca?” dedi. Almaz olur muyum dedim. Çocuğun dergi dediği iki yaprak,A4 kȃğıdı. İçinde şiirler, fıkralar, bilmeceler, karikatürler var. İstediği ederin çok üzerinde bir para verdim. Her çıkardığınızda getirirsen alırım dedim. Amacım çocukları heveslendirmek, teşvik etmekti.
Sebahat Aslanyürek’ten önce Burdurlu Birnur Şener’i, Dörtyollu Hatice Elveren Peköz’ü tanımıştım. Üçü de ilkokul mezunu, üçü de okumaya, yazmaya doymayan kimselerdir. Birikimlerini kitaplaştırdılar. Ne güzel!
Yazar gerçekten kendine yolculuk yapmış. Çünkü yazmak bireyin kendine yolculuğudur.