Erbabına verilmeyen işlerden başarı beklenemeyeceği gibi; vazifelere ehil olmayan kişileri tayin eden yöneticilerden de hayır umulmamalıdır.
Sultan 3. Osman, devlet kademelerinde sık sık aziller ve tayinler yapardı. Bunu yaparken de, tecrübeyi, kabiliyet ve ehliyeti hiç göz önüne almazdı.
Çok kere de kıymetli devlet adamlarını azledip, işten anlamaz, liyakatsiz insanları iş başına getirdiği olurdu.
Bir gün sudan bir sebeple Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’ya kızarak:
– Seni azleder, hamallar kethüdası Ali Ustayı sadrazam tayin ederim, demişti.
Sadrazamın Padişahın tehdidine cevabı şu olmuştu:
– Elbette yaparsınız! Fakat o, Hamal Ali Paşa olur. Hekimoğlu Ali Paşa olamaz.
Şu söz ne kadar doğru: “Vebal nedir bilir misiniz, hak etmeyenlere makam, mevki vermektir…”
İnsanlar büyük bir kurumun il çapındaki her kademeden yöneticiliklerine atanabilmek için devreye birçok insanı sokmuşsa, kırk kapıda kırk takla atmışsa ve uzunca bir zaman bunun için gayret göstermişse o kişide yiv, set, köşe kalmamış demektir. Adeta top gibi yuvarlak hale getirilmiş veya boru şekline döndürülmüş demektir. Üstelik bu kişileri de size yakın insanlardan seçeceksiniz, bütün bunlara rağmen güvenmeyerek istifa dilekçelerini de peşinen alacaksınız, ondan sonra iki yıllık sözleşme imzalayacaksınız. Bu kişilere imzaladıkları sözleşme metinlerini dahi okuma fırsatı verilmiyor. Aslında okuma cesareti gösteremiyorlar. Böyle yöneticiliğe getirilen insandan doğru icraat beklemek, yanlış işlerde dik duruş sergilemek, bazı kararlara karşı koymak, baştakilere boyun eğmemek gibi davranışları beklemek abesle iştigal etmektir. Kimliğini, kişiliğini kaybetmiş, hâkim güce tam anlamıyla teslim olmuş bir insandan doğru bir iş yapmasını, adilane davranmasını, hakkaniyet içerisinde olmasını beklemek beyhude bir davranış olur. Yönetici olabilmek için bu hallere düşenlerin vay hallerine.
*
Yöneticilik kademesinin ilk basamağı Şef’liktir. Daha Şef’likte yanlış yapılırsa, kasıtlı ve taraflı davranılırsa, çalışanların hakları, hukukları korunmaz aksine gasp edilmeye çalışılırsa o kurumda huzur olmaz. Hele de daha üst yöneticiliğe getirildiğinde zalim bir yönetici olur ve herkese zulüm eder. Yöneticiler iyi niyetli, adaletli, hakkaniyetli olmalıdır. Olaya ve insanlara pozitif açıdan bakmalıdır. İntikam duygusuyla, hırsla hareket edenden iyi yönetici olmaz. Egosunu tatmin eden, geldiği yeri unutan bir yönetici kötü bir yöneticidir. Daha işin başında, “beni bu göreve falan parti getirdi, onun için ben partinin her dediğini yaparım, mevzuat beni çok ilgilendirmiyor” diyen bir insan o kuruma ve çalışanlarına ne verebilir ki?
*
Bir kurumun yönetici ekibi, düşünceleriyle, projeleriyle tepe yöneticisine katkı vermiyorsa, veremiyorsa, sadece tepe yöneticinin ağzına bakıyor ve her şeyi nasılsa tepe yönetici bilir, biz ise onun dediklerini yaparız anlayışında iseler, orada yönetim kadrosundan, ekip anlayışından bahsetmek mümkün değildir. Ancak, orada sadece bir şey vardır; o da yalakalık.
*
Bir bedevi Hz. Muhammed’e “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorar. Hz. Muhammed de ona “Emanet kaybolduğunda kıyameti bekle” diye cevap verir. Bedevi Hz. Muhammed’den sorusuna biraz daha açık bir cevap vermesini ister. O zaman da Hz. Muhammed ona “İşi ehline vermediğinde kıyameti bekle!” der.