İnsansız insanlar

Yıllar önce bir şair arkadaşımdan; “sevgiyi takvime bağlamışlar, bir gün düşmüş payına. Sadece bir gün değil her günümüz sevgi günü olsun diyor ve inadına bugünden kutluyorum sevgililer gününü.” Şeklinde bir mesaj almıştım. Yanılmıyorsam, 11 şubatta göndermişti mesajı. İtiraz bu ya 14 şubatı beklemeyecekti. Arkadaşımın bu itirazı, sevginin takvime bağlanmış olmasının yanı sıra ilişkilerin piyasa tarafından koşullanıyor olmasınaydı aynı zamanda.

Evet. İnsanın insanla teması giderek azalıyor. Başkasının sevincini sevinci, acısını kendi acısıymış gibi hissedebilen insanlar azınlıkta. Aşkı, sevgiyi, dostluğu yaşamımızdan sürgün edeli beri birbirimizle içimizden değil dışımızdan tanışır olduk. Sevmek, değer vermek, halden anlamak, birbirimize ayna tutup birlikte değişmek, dönüşmek uzun süreli paylaşımı ve emeği gerektirdiğinden, günümüz insanının da buna vakti olmadığından ilişkiler yüzeysel yaşanmakta.

Kısacası giderek yalnızlaşıyoruz. Neden mi? Çünkü kendimizle temasımız yok. Kendimizle ilişkimiz yüzeysel. Dahası. Kendimizi hiç tanımıyoruz. Sizce kendiyle tanışmamış insan başkalarını sevebilir mi?

Özünde dışa dönük yaşamak sakıncalıdır. Bütün dikkatimiz dış dünyada, insanlarda, olaylarda vs. olursa kendimizden uzaklaşıyoruz. Kendi özümüzle bağ kurmadan yaşıyorsak hayatımızın merkezine biz değil başkaları konumlanmış demektir. Asıl yalnızlık bu noktada hissediliyor. Yani kendiyle arkadaş olamayan kimseyle iyi bir arkadaşlık sürdüremez. Bu duygusal boşluğu ise sosyal medya aracılığıyla doldurmaya çalışıyor çoğu insan.

Hayır. Yanlış anlaşılmasın. Teknolojinin kendisine değil, insanın yerini almış olmasına itiraz ediyoruz. Alete, insana dokunduğumuzdan daha fazla dokunuyoruz. Asıl problem, insanın insansızlaşmasıdır. Bir düşünün bakalım. Sizi şefkatle bağrına basacak kaç dostunuz var?

Sadece bu kadar değil. Aynı çatı altında yaşayan çiftlerin bile paylaşımları azalmakta gün be gün. Sosyologlara sorarsanız eşler günde sadece on beş dakika sohbet edebiliyor, gerisi tekrar. Aynı ortamda olup da dikkatleri birbirlerinde değil televizyonda yada ellerindeki telefonda olan insan topluluklarını bilirsiniz. Sohbet etmek için bir araya gelirsiniz ama herkesin önünde telefon, açık ve dikkat dağıtıcı. Oysa birlikte kaliteli zaman geçirebilmek için dikkat dağıtacak her şeyin ortamdan uzaklaştırılması gerekir.

Zamana dayanıklı sevgiler ve nitelikli-kalıcı dostluklar yabancılaşmaya karşı bir duruştur aynı zamanda. Ben seanslarda danışanlarıma, mutluluğun ilk adımı olarak, kendilerini ve başkalarını sözleriyle değil kalpleriyle sevmelerini öneririm.

Kendimizi gerçekleştirmenin tek yolu sevgiden geçer.” Demiş Halil Cibran. Öyleyse, Burada ve Şimdi SEVGİde kalarak; sonsuz bir mutluluğu deneyimleyebiliriz.

Bunu yapabilmenin yolu nereden mi geçiyor? Kendimizle iyi bir dost olmaktan…

Zira ancak kendini seven, kendini şefkatle kucaklayan insan başkalarını merhametle kucaklayabilir.

SİZİ SEVİYORUM

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir