Ereğli şenliklerine aylar önceden sevgili Necati Günay tarafından davet edilmiştim. Aydın ve Nilgün Ilgaz’la birlikte gidecektik. Ereğli benim için yıllar öncesinin sakin bir ilçesiydi. Karasu’da görev yaparken okul gezisi, arkadaş gezileriyle giderdik. Hayal meyal anımsadığım ilçe belleğimde izler de bırakmıştı. Yıllar sonra Ereğli Damar gazetesinde yazmak da anlatılır güzellik değildi. Necati Günay da gazetenin sahibi, aynı zamanda Ereğli Gazeteciler Cemiyeti Başkanıydı.
Belleğimde kalan anıların gölgesinde yola koyuldum. İlçeye vardığımda Necati bey karşıladı beni. Ereğli Demir Çelik tesislerinde yer ayırtmıştı. Tam konuşmaya dalmıştık ki Aydın ağabeyler de geldiler. Muhabbet başlamıştı. Şenlik kapsamında imza günümüz vardı. İlçenin merkezindeki parkta kitaplarımız yerleştirildi. Ben kitapların gelirini cemiyete bırakacaktım.
Ereğli’de bir hareketlilik vardı. İnsanlar sokaklara taşmıştı. Tüm il ve ilçeler şenlik günlerinde çok canlı olur. Yıl boyunca beklenen zamandır şenlik günleri. Çevre köylerden gelenler de az değildi. Özellikle akşamları konserlerde binler alanları dolduruyordu. İlk gün özellikle Aydın Ilgaz’ın konukları çok oldu. Rıfat Ilgaz üzerine konuşanlar, Usta’yla tanışık olanlar, dostluk kuranlar Aydın ağabeyi yalnız bırakmadılar.
Nilgün Ilgaz, eğitiminin bir bölümünü Ereğli’de tamamlamış. İlkokul öğretmenini görmek için sabırsızlanıyordu. Dünyanın en güzel duygusuydu, yıllar sonra ilk harfi öğreten öğretmeninin elini öpmek, konuşmak, yılların, geçmişin anılarını paylaşmak ne güzeldir…
Bartın’dan Selçuk dostum aradı. Ereğli’deyiz dedim. Bir sürpriz yaparız, belli olmaz, dedi. Akşam limanda güzel bir gece geçirdik. İlçe meydanındaki konseri dinledik. Konumuz daha çok Rıfat Ilgaz’dı. Aydın ağabeyim anlatıyordu zevkle. Yıldızları izlemenin de keyfi başkaydı.
Ereğli Demir Çelik’in konuk evi özenle yapılmış bir yerdi. Sabahleyin kuş sesleriyle uyanmıştık. Hava temiz, tazeydi. Kahvaltımızı yaparken ağaçların gölgesine sığınmıştık. Nilgün Ilgaz’ın heyecanı bir başkaydı. Öğretmenine gidecekti.
Kahvaltıdan sonra yine parka gittik. Varmıştık ki yarım saat sonra Selçuk Bölük, Sevgi, Şevket, Mina Lisa Salcı’yı karşımızda görünce şaşırmadık desem yalan olurdu. Çok da mutlu olmuştuk. Şevket abinin gelmesiyle ortama neşe gelmişti. Kendine özgü konuşması, şakalarıyla ilgi çeken biriydi. Sevgi Salcı’yı 14. Bartın Kitap Fuarı’nın kaygısı almıştı. Mina Lisa kitaplarla ilgileniyordu. Selçuk dostumla özlem gideriyorduk. Necati Günay da çok mutlu olmuştu. Necati bey, çok diretti. Akşam da kalmalarını istedi. Şevket ağabeyler gidelim, deyince bir şey diyemedik. Akşama doğru yola koyuldular. Acı olan sevgili Şevket Salcı’yı son kez orada görmüştük. Ereğli’den 20-25 gün sonra Selçuk Bölük acı haberi vermişti. Şevket ağabeyi kaybettik. Şaka gibi gelmişti. Oradakiler için acı bir anı olarak kaldı Ereğli festivali.
Nilgün Ilgaz ve Aydın ağabey, neşeyle geldiler. Yıllar sonra öğretmeninizle karşılaşmak, elini öpmek, boynuna sarılmanın ne demek olduğunu çok iyi bilenlerdenim. Akşamleyin yine limana doğru yol aldık. Bizden önce uzun bir masadakiler yabancı değildi. Cezmi Ersöz, Halük Çetin’le karşılaştık. Sevdiğim dostlardandı ikisi de. Özlem giderdik. Akşam iniyordu Ereğli’nin üstüne.
Serin ama insanı üşütmeyen esinti eşliğinde sohbetimiz başlamıştı. Necati beye bakıyordum. Çakır gözlerinden mutluluk fışkırıyordu. Bizleri cemiyet adına davet etme inceliğini nasıl unuturduk. Aradan aylar geçti. Ancak yazma fırsatını yeni yakalayabildim.
Zaman insanda izler bırakıyor. Acı tatlı olaylar anılarımızda yer ediyordu. Ereğli şenliği bizler için, özellikle Nilgün Ilgaz için unutulmaz bir anılar demetini beraberinde getirmişti. İlk kez Necati beyle karşılaşmıştım. Telefonla sürekli görüşüyorduk.
Dost bildiğim insanların bizi Ereğli’de bile yalnız bırakmaması nasıl anlatılabilirdi…