İlkel beynin dili sözsüz

Bebek doğar ve ilk yıllarda neler yaptığımız çok önemlidir. “Şu gözlere bak ne kadar güzelsin, ne kadar tatlısın, seni görmekten keyif alıyorum” gibi cümleler kullanırız ilk yıllarda.

Böylece özgüven, öz değer, öz yeterlilik, kendini tanımanın temelleri atılıyor. Bağlanmayı beş duyuyla birlikte yapıyoruz. Bunun içinde temas çok önemlidir.

Özdeğer; kendisiyle olmaktan mutluyum göz temasım, sesimi ayarlama halim, dokunmalarım.

Öz yeterlilik; vermeye başladığım seçimler.

Zihin sağlığı, seratonini (mutluluk hormonu) arttırmam gerekir. İlk yıllar hafif sallamalar, Hareket, trambolinde zıplama gibi, hoplama, fiziksel aktivite önemli.

Oyuncu Ebeveyn: Çocuğuma emniyette olduğu bilgisini vermiş oluyorum. Korkuyu ortadan kaldırmayı sağlıyor. İlişkiyi bazen çocuk bazen de ebeveyn yönetiyor.

Dışardayız diyelim bebeğiniz sesler çıkarırken ona dönüp göz kontağı kurup, “hıımm ne kadar güzel bir sesin var senin.” Ya da çıkardığı sesi yansıtabilirim,” ıggı aguu” gibi..

Nerede olursak olalım arabada, parkta, restorantta vb. Çocuğun yaşının bir önemi yok. Her yaşta ihtiyacına göre davranmak gerekir.

İlkel beynin dili sözsüzdür. Çocuğumun gözlerinin içine bakmam, tatlı ses tonuyla söylenen sözler ve mırıldanmalar sinir sistemini rahatlatıyor. Böylece sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı oluyorum. Bir şeyi en iyi hale getirmek için onu tekrar tekrar yapmak gerekir.

Sinir sistemimiz nasıl işliyor ona bir bakalım. Bize atalarımızdan kalan ve memeli hayvanlarla paylaştığımız bir sinir sistemimiz var. Sistem otomatik olarak savaş, kaç ve donma ile bizi tehlikelerden koruyor. Bu mekanizmayla dünyaya geliyoruz.

Çocuklara yaptığımız etiketlemeler; Agresif, hiperaktif ya da çekingen. Buradaki temel neden ebeveynimin benimle göz teması kurmuyor olması. Aynı zamanda mimik kullanmıyor, dokunma ve şefkatli ses tonu yok ise sağlıklı ilişkiler kuramıyorum. Çocuğum bu güvenli fizyolojik halleri deneyimlemediğinde memeli hayvan davranışlarına takılıp kalıyor.

Saldırgan oluyor, kakasını kaçırıyor, uyuyamıyor, hiperaktif, yemek yemiyor diye adlandırılan çocuklara baktığımızda sistem kendini korumaya aldığı için bu davranışların ortaya çıktığını görüyoruz.

Zorla yemek yedirmek, zorla ilaç içirmek, zorla banyo yaptırmak, zorla altını değiştirmek gibi..

Seni koruması gereken yetişkin tarafından zorla hareketsiz hale getirildiğinde sistem kendini korumak için ya donuyor ya da hareketleniyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir