HABER MERKEZİ
Selma Rıza kimdir?
İlk Türk kadın gazeteci olan Selma Rıza’nın hikâyesi de burada başlıyor. Çünkü Selma Rıza, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından Ahmed Rıza Bey’in kız kardeşidir. Aynı zamanda cemiyetin tek kadın üyesidir. Fatma Aliye gibi Selma Rıza da dönemin aydın çevresinde yetişmişti. Fatma Aliye, devlet adamı ve bilim insanı Ahmed Cevdet Paşa’nın kızıdır. Selma Rıza ise 1872 yılında, ilk Osmanlı parlamentosunda görev alan, Ali Rıza Bey ile Avusturya kökenli, aydın bir kadın olan Naile Hanım’ın kızı olarak İstanbul’da dünyaya gelir. Halk arasındaki “İngiliz Ali Bey” diye bilinmesine rağmen Ali Rıza Bey, İngiliz değildir. 1853’te başlayıp üç yıl süren Kırım Savaşı sırasında İngilizlerle dostluk kurması ve onlar gibi giyinmesi nedeniyle kendisine bu lakap takılır. Ali Bey, diplomat olarak Viyana’da bulunduğu sırada Naile Hanım’la evlenir. Çiftin, ikisi erkek, beşi kız olan yedi çocuğundan en büyükleri, Jön Türk liderleri arasında yer alan ve II. Meşrutiyet’ten sonra Osmanlı parlamentosuna başkan seçilen Ahmed Rıza Bey’dir.
Sorbonne’da okuyan ilk Türk kadını
Sultan II. Abdülhamid’in istibdat yönetimine muhalefet ederek yurt dışına çıkan Ahmed Rıza Bey, yayımladığı gazetelerde, düzenlediği toplantılarda, hürriyet yanlısı konuşmalarıyla dikkatleri çeker. En küçük kız kardeşi Selma Rıza da büyük ağabeyinin izinden ve ailesine haber vermeksizin Paris’e gider. Selma Rıza’nın bu kaçışı gerek İstanbul’daki aydınlar gerekse Avrupa’daki Jön Türkler tarafından övgüyle karşılanır. İstanbul’dayken özel dersler alan Selma Rıza, Fransızca bilgisiyle Sorbonne’a devam eder ve dünyaca ünlü bu üniversitede eğitim gören ilk Türk kadını olur. Selma Rıza gazeteciliğe, ağabeyi Ahmed Rıza ile Halil Ganim Bey’in çıkardıkları Meşrevet gazetesinde başlar; gazetenin Fransızca yayımlanan eki Mechveret Supplement Français ve Türkçe olarak yayımlanan, Bahaeddin Şakir ve Samipaşazade Sezai’nin çıkardığı Şura-yı Ümmet’te kadının aydınlanmasına ve toplum hayatı içindeki yerinin iyileştirilmesine yönelik yazılar yazar. Yaşamının 10 yılını geçirdiği Paris’te ilk Türk kadın gazeteci unvanını alan Selma Rıza, henüz 20 yaşındayken yazdığı ve 1892 yılında yayımlanan Uhuvvet (Kardeşlik) adlı romanı ile Türk romanının ilk kadın temsilcilerinden biri de olmuştur. Selma Rıza, bu romanında, Osmanlı’da Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla (1839) değişen sosyal yapıyı, aile ve kadın ekseninde ele alır; cariyelik, esaret, Batılılaşma sorunu, görücü usulü evlilik, kadının çalışma hayatı ve sosyal hayata karışma imkânı, kız çocuklarının okutulması gibi bazıları günümüzde de süren sorunlara değinir.
Paris’te 10 yılın ardından Türkiye’ye dönüş
1893 yılından itibaren Yunan, Bulgar ve Sırp örgütlerinin Makedonya’da denetimi ele geçirip bu ülkeyi Osmanlı’dan ayırma mücadelesi, II. Abdülhamid’in de tahtını sarsıyordu. 15 yıllık bu mücadelenin sonunda II. Abdülhamid, Makedonya’yı kaybetmemeyi de hedefleyerek bu bölgede üslenmiş olan Osmanlı subaylarının bağlı olduğu İttihat ve Terakki’nin meşrutiyete dönüş talebini 1908’de kabul etti. Böylece I. Meşrutiyet’in anayasası ve çift kanatlı parlamentosu geri geldi. Padişahın yetkileri bir kez daha sınırlanırken İttihat ve Terakki, 1908’deki çok partili seçimin kazananı oldu. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul’a dönen Selma Rıza’nın bu dönemde gazetecilikten bir süre uzaklaştığı görülüyor. Selma Rıza Türkiye’ye döndükten sonra Hilal-i Ahmer Cemiyet’inde (Kızılay) 5 yıl genel sekreterlik yapar. Bu arada, yukarıda bahsi geçen Hanımlara Mahsus Gazete ile Kadınlar Dünyası gibi dergilerde yazıları yayımlanır. Meclis-i Mebûsan’ın başkanı olan ağabeyi Ahmed Rıza’nın da desteğiyle Kandilli’deki Adile Sultan Sarayı’nın Türkiye’nin ilk yatılı kız lisesi olarak açılmasında rol oynar.
İlk renkli ve resimli kadın dergisi: Mehasin
- Meşrutiyet’in ilanından sonra bazı karşı çıkmalar görülse de kadınların haklarına ilişkin gelişmeler devam eder, hatta gazetelerde “feminizm” konusu gündeme getirilir. Demet, Millet Gazetesi, Kadın Mecmuası, Fatma Aliye Hanım’ın çıkardığı ilk renkli ve resimli kadın dergisi Mehasin, Kasım 1908’den itibaren Selanik’te haftalık olarak yayımlanan Kadın adlı gazete, sahipliğini Nuri Ulviye Hanım’ın üstlendiği Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Derneği’nin yayın organı Kadınlar Dünyası (1913) ve Mefharet, belli başlı yayınlardır. 1918 yılında sona eren I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan ve Mondros Mütarekesi’ni imzalayan Osmanlı ülkesinde kadınların bir bölümü, işgale ve mütareke koşullarına karşı direnerek bağımsızlığı savunmaktan geri durmaz. Bu dik duruş, işgal altındaki şehirlerde yapılan mitinglerde kendini gösterir. Mitinglerde pek çok kadın hatip kürsüye çıkar. Bunların başında ünlü romancı Halide Edib (Adıvar), şair Şükûfe Nihal (Başar) ve Nakiye (Elgün) gibi isimler vardır.
İlk kadın milletvekilleri
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonrasında 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’in ilk yılları ile beraber toplumsal hayatta etkileri artan kadınların gazeteciliğe ilgisi de belirgin bir yükseliş gösterir. İlk Türk kadın gazeteci Selma Rıza 1931 şubatında, 59 yaşında hayata gözlerini yumsa da mücadele bitmez. Kadınlar 5 Aralık 1934’te genel seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme hakkını alırlar. 8 Şubat 1935’te yapılan ilk genel seçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 18 kadın milletvekili girer. Bu isimler arasında yer alan Esma Nayman, 1946’da Anadolu Ajansı ‘nda Fransızca ve İngilizce mütercim olarak çalışmıştır. Bu temeller üzerinde; kadın hakları ile demokrasi ve ifade özgürlüğü için çalışmalar ortaya koyan çok sayıda kadın gazeteci, onurlu çabalarıyla yükseldi bu ülkede. Bugün de tüm dünyada hak mücadelesinin bayraktarlığını yapan sayısız kadın gazeteci var. Uluslararası alandaki son örnek, geçen yıl Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Filipinli gazeteci Maria Ressa oldu. Bu 8 Mart’ta, ilk Türk kadın gazeteci Selma Rıza ‘dan Nobel Barış Ödüllü ilk kadın gazeteci olan Maria Ressa‘ya tüm kadın gazetecileri saygıyla selamlıyoruz.