Hikâyemin başladığı yerdeyim.
Bambaşka bir dönüşüm içinde yola çıktığım, üzerimde benzer giysiler… Evet şimdiki kadın andırıyor bir öncekini ama değil işte aynı kadın.
Dün meraklı bir sabırsızken
Bugün bir öğrenci olarak açtım kendimi karşıma çıkanlara…
Ne uykusuzluk ne açlık ne de sızısı vardı kalbimin.
Bir kadın “Kendim olmak istiyorum” diye yattı bugün düşlerini gerçekleştireceği yatağa…Yorgun bir kadın; her şeye rağmen bunları dönüştürmek istiyorum diye verdi niyetini…Senin onlarca yüzünden biri olarak… Bu sefer kendim için, kendimi görmek için, bağımızdan öğrenmek için bir kere daha çıktım o yola her şeye rağmen…
Döneceğimi ve yine seni göreceğimi ve kendi içimdeki ile yüzleşeceğimi bilerek… Dönüşerek… En azından buna çaba göstererek…
Senin önünde sonsuz metaneti, cesareti ve sorumlulukları ile duran kadın…
Aşkı yeniden hissetmiş…
Öfkesini geçmiş…
Kendini artık sevebilmiş kadın…
Her ne olursa olsun kendiyle yüzleşmeyi kabullenmiş, bugüne kadar ki tüm bastırılmış duygularını hissetmeye yelken açmış kadın. İşte artık kendine bakabilen kadın. Artık karşında hiç olmadığı kadar net bir şekilde duran kadın… Soruyorum şimdi sana…
Sen benim kibrimi nereden bileceksin?
Onu yenmek için toprağa nasıl diz çöktüğümü, gözyaşı dolu geceler geçirdiğimi, başımı öne eğip toprağa ağladığımı nereden bileceksin?
Kendimden üflediğim ilk parçanın kibir olduğunu nereden bileceksin?
Kaybetme korkusunun önüne aldığımı, beni ben yapan egonun en sağlam kalesini…
Üfledim onu en derinimden en güçlü şekilde dışarıya… Toprağa serdim kendimi gözyaşlarıyla… Kaybolduğum denizleri, toprakları, havayı, ‘ben’ leri yazdım sayfalarca kağıtlara ve gün geldi çattı işte başında hikayelerimi anlattığım ateşe verdim hepsini.
Aktı üzerime yapışmış tüm pislikler; eridikçe, dönüştükçe ateşte o kağıtlar…
Aynı bedende, aynı el yazısıyla, aynı kitabı okusa da başka satırları görebilen bir kadın geldi ateşin başına gözünde sürme ateşe ve rüzgara dağılan saçlarını boynundaki eşarpla alnından ensesine toplayan bir kadın geldi o ateşin başına…
İnsanı besleyen, besinini veren, yuvasını tutan, ölünce üzerini örten toprağa değer hepsi değer hepsi içime. Geçer hepsi içimden. Dönüştüğüm yerdir hep deniz. Bazen içi / derinleri bazen yüzeyi – güneşi hissettirdiği bazen kenarı – sahilleri – kumu – kumsalı ateşimi yaktığım yerdir denizin kenarı. İçimdeki kadını yaktığım, kibrimi erittiğim, varoluşumu, teşekkürlerimi, şükürlerimi çoğalttığım yer. Ayağım toprağın içinde ellerimde denizin tuzu içimde dört yönün rüzgarları yer ile gök arasında.
Kadın ki ateşin başında…
Teslim artık Yaradan’a…