25 Kasım akşamı İzmit’teki SDKM Oda Tiyatrosu’ndaydım. Daha doğrusu, o salonda bulunan şanslı insanlardan biri bendim.
SDKM’ye ilk gidişim değildi kuşkusuz. Oda Tiyatrosu’nda da ilk oyun izleyişim değildi. Geçtiğimiz günlerde 25. yılını kutlayan Şehir Tiyatrosu’nun kaçırdığım, izlemediğim oyunu yok gibiydi bugüne dek ve çalıştığım gazetenin sanat sayfasında çok oyun hakkında övgü dolu yazılar yazmıştım.
Yazarken şöyle bir anlayışım vardı benim; Şehir Tiyatrosu bu kentin gözbebeğidir, onu asla incitmemeliyiz.”
Bu nedenleydi işte sert, kırıcı, incitici yazılar yazmamam. Evimin 200 metre yakınında böyle bir güzellik, böyle bir değer varken ve ben tiyatroyu bu kadar severken nasıl kıyabilirdim ki!
25 yıldır SDKM’de oyun izlediğimi söyledim. Bir keresinde, İzmitli dostlarla amatör bir grup oluşturmuş, biz de o sahnenin tozunu yutmuş, “Sokrates’in Savunması”nı oynamaya çalışmıştık.
SDKM’nin kapısından her girişimde ayrı bir heyecan duymuştum. Birkaç gün önce 25. Yıl Kutlaması etkinliğinde oradaydım, 24 Kasım’da yeni bir oyunu izlemek için yine oradaydım ve bir gün sonra, 25 Kasım’da yine oradaydım.
Amatör bir çalışmaydı izleyeceğim oyun ve hazırlık dönemini epeyce dinlemiştim oyunun Yönetmeni Ayşegül Yıldız Ulaş’tan. Evini, çocuğunu ihmal ediyor, sağlığını önemsemiyor, “Herkesin Bildiği Gibi”yi sahneye koyabilmek için deliler gibi çalışıyordu. 25 Kasım 2022 tarihi emeklerinin karşılığını göreceği gündü ve o gün gelip çatmıştı.
Oyunun yazarı, “Çınar Kadın Tiyatrosu Kadınları” idi ve 12 kadından oluşuyordu. Yaşamlarının belli bölümlerini oyunlaştıracak, kadınların zorlu koşullarda yaşam sürdürmelerine dikkat çekeceklerdi.
Oyunun müzik tasarımını İrem Yapar, dekor -kostüm tasarımını Doğa Tüsüz, koreografi düzenini Pınar Sayın ve Doğa Tüsüz, ışık ve ses tasarımını İrem Yapar yapıyordu. Yönetmen yardımcılığında Pınar Sayın görev almıştı.
***
Kimler oynuyordu oyunda?
Ayse İlknur Varol, Ayşe Doğu, Ayşegül Kılınç, Gülsemin Üzel, Habibe Demiroğlu Aksoy, Funda Candan, Nazmiye Başkurt, Süheyla Akyüz, Şerife Cengiz, Tülay Altınay ve metin yazımına önemli katkı sağlayan Pınar Türkken . Hem oyuncu hem de sahne amiri olarak oyuna katkı koyan Meltem Ölmez’i de saymalıyım.
Oyunun sahneye konuş tarihi de oldukça önemliydi. Bu tarih 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak saptanmıştı ki, bu da farklı bir duyarlılık örneğiydi. Bu kadınlar her şeyin farkındaydılar ve en büyük başa çıkma çeşidi komedi ile bizi oyunlarına davet ediyorlardı.
Açıkçası, çok merak ediyordum; nasıl oynayacaklar!
Tek perdelik bir oyundu ve tüm dikkatimi oyuna verme çabasındaydım. Giderek çaba harcamama gerek kalmadı, oyun tümüyle beni içine aldı ve izleyici olmaktan çıkarıp oyunun parçası haline getirdi.
12 kadın, tiyatro eğitimi almamış 12 amatör kadın, salonu dolduran tüm izleyiciyi oturdukları koltuklara çivilemiş gibiydi. Öylesine başarılı, öylesine içten, öylesine yaşayarak oynadılar ki şaşırmamam olanaksızdı.
Nereden, nasıl esinlenmişlerdi bilemedim; bir karakolun nezarethanesinde, farklı nedenlerle buluşan 12 kadını nasıl yaratmışlar, yaşadıkları sıkıntıları nasıl oyunlaştırmışlardı!
Oyun sonlandığında herkes gibi ben de alkışladım ama öyle böyle değil, avuçlarım kızarana kadar. Oyunun yönetmeni Ayşegül Yıldız Ulaş’ın yaptığı final konuşmasının sonrasında ben de gözlerimi insanlardan kaçırma çabasındaydım.
Emekleriniz için seni ve ekip arkadaşlarını kutluyor, bize yaşattığın o güzel akşam için sana ve 12 yürekli kadına sonsuz teşekkürler ediyorum sevgili Ayşegül Yıldız Ulaş. Yetenekli olduğunu, dirençli biri olduğunu biliyordum, tiyatro konusunda da kendini çok geliştirmen beni ayrıca mutlu etti.
Seninle bir kez daha gurur duydum.
Yolun açık olsun…