“Her zaman bir yol var”

Gönderilmiş mektuplar

Her zaman bir yol var”

Sedat’a

Kalbimin mavi çocuğu,

Gece, rahminde büyüttüğü yeni bir günün doğumuna yattı… Birazdan yenigünle birlikte kadim kentimiz uyanacak. Gece misali, ben de doğuma yattım. Kelimenin tüm manalarında kendi bedenimden kendimi doğurmaktayım… Şafak vakti, yeni sözcüklerle seslenmekteyim sana. İçimdeki çocuğun gözlerine bakıp konuşur gibi konuşmaktayım seninle.

Ve gün doğdu. Dışarıda yemyeşil yaprakları okşayan rüzgarın sesi, yaz çiçekleri, kelebekler, kuş cıvıltıları… Dışarıda en sevdi haliyle, bizleri bağrına basmaya hazırlanıyor hayat…

Pencereyi açtım. Yaşamın odama dolmasına izin verdim… İçime akıyor hayat, bütün hücrelerimi dolduruyor yaşam enerjisi. Kollarımı açtım; SEVGİyi, sağlığı, huzuru, bolluğu, bereketi, zenginliği kabul ediyorum.

Ben ve içimdeki çocuk, yeni bir yaşamın ilk adımındayız. SEVGİyle, huzurla, coşkuyla tadını çıkarmaktayız her anın. Baksana, sırlarla dolu bir sabah kanat çırpıyor. Tabiatın sesini huzurla dinliyorum. Sigarayı da bıraktım. Sadece hayatın sonsuzluğunu çekiyorum içime.

Mavi çocuk,

Sana bu seslenişim, içime bir yolculuktur aynı zamanda. Bu içsel yolculukta elimi bırakma! Deyişime, “ben tuttuğum eli asla bırakmam,” diye karşılık vermiştin. Tebessüm ederek, güvenle bakmıştım ileriye. Anlamıştım, beklediğim sendin. Daha önce neredeydin demedim. Sen de kendini gerçekleştirmenin derdindeydin, biliyorum. Belli ki vakitsiz büyümüştün. Oyunsuz, oyuncaksız, çocukluksuz bir çocukluktan geliyordun belki de. Kim bilir? Kim olduğunu bilemeden yeni yaşlar ekleniyordu ömrüne. Ayrı yönlere kayan iki yıldız gibiydik seninle. Farklı şehirlerde, farklı biçimlerde onarmaya koyulduk kendimizi. Ben kendi enkazımın altında inlerken, sen bekle, hazır olunca gelip omuz vereceğim, der gibi gülümsüyordun uzaklardan.

Açık yaraların var mıydı senin de? Varsa kabuk bağladı mı? Peki ya kalbin? Senin de kalbin sıkıştı mı günlerce, gecelerce? Nefes alamayıp boğulacak gibi hissettin mi? Kalbimin küçük çocuğu… Bu soruların yanıtlarını hiç bilemedim.

Bugüne kadar biriktirdiğim ne varsa serdim önüme. Tüm bildiklerimi bir araya getirdim. Sevgi, şefkat, cesaret, azim, tutku, hayallerim, yaşama sevincim vs. vs. vs. kuşandım hepsini ve daha da fazlasını… Elde var: KENDİM.

Mavi çocuk,

ÇARESİZLİĞİ KABUL ETMİYORUM. HER ZAMAN BİR YOL VAR.” cümlen, geleceğimin pusulası oldu. Sen bana, kendime açılan kapının anahtarını hediye ettin. Aldım anahtarı elinden. Sabırsızdım. Heyecanla açtım kapıyı ve ardındaki bütün kapıları… Yürüdüm. Işığa doğru kararlı ve emin adımlarla ilerledim. Sen bana ışığı gösterdin, ben GÜNEŞe koştum.

Bilsen, mucize-vi günlerden geçiyorum. Okumalarım, yeni düşünce kalıbı oluşturdu, yeni düşünceler yeni duygulara ebelik etti. Ne güzel şey sürekli yenilenmek… Sürekli arınmak, temizlenmek… Zihinsel/ruhsal/bedensel toksinleri atmak ve kelimenin bütün manalarında İYİleşmek… Yaşamın içimden akmasına izin vermek, ne güzel…

Ben kendi adıma her sabah; güzel hayat, günaydın! diyorum. Senin de aynı seçimi yaptığını umarak, seslenişime virgül koyuyorum. Sohbetimize, devam etmek üzere…

Sevgi, bilinen en etkili iyileştirici güçtür.” Diyor Louise Hay.

Bugünkü FARKINDALIĞIMLA seviyorum seni,

AŞK’ça kal

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir