Hayvan mı dediniz?

Seansımın olmadığı bir saatte güneşSENsin danışmanlık merkezimizin civarında güneşlenmek ve yürüyüş yapmak üzere dışarı çıkmıştım. Yürüyüş sonrası, yolumun üstündeki banka oturdum. Biraz da nefes egzersizi yapayım holistik sağlığım tam olsun demiştim ki hemen arkama bir otomobil park etti. Sürücü kadın 4-5 yaşlarındaki bir çocukla arabadan indi. Anne-oğul olmalılar. Anne bagajdan eşyaları çıkarıyordu. Aynı ortamda bir kedi yiyecek aranıyordu. Hayvanı gören çocuk heyecanla ona yöneldi. Anne de ani bir refleksle çocuğun peşinden koştu ve öfkeyle iki tokat attı. Çocuk anneye yakalandığında kediye dokunmak üzereydi, eli havada kaldı. Hışımla çocuğu çekiştiren kadın şaşkınlığıma aldırmadan olay mahallinden hızla uzaklaştı.

Anneyi anlamaya çalıştım. Oğluna korktu. Peki, neden tokatladı? Bunu anlamak ve hoş görmek istemiyorum. Sizce hayvana ilgi gösterirken şiddete maruz kalan çocuk sağlıklı bir birey olabilir mi? Hayvan sevgisi yerleşir mi içine? Annenin bu yaklaşımı azınlıkta mı?

Sizin kaçınız hayvansever? Evinizde, avlunuzda, sokağınızda hayvan besler misiniz? En son ne zaman bir hayvanı okşadınız? Çocuğunuz bir sokak hayvanına yaklaştığı zaman, ısırır, dokunma, pis, uzak dur vb. cümleler kurar mısınız? Yoksa bak ne kadar güzel, okşamak ister misin? Diyerek sevmeyi mi teşvik edersiniz? Kısacası, çocuğunuza korkuyu, nefreti, tiksintiyi mi yoksa sevgiyi mi öğretiyorsunuz? Hayvanların geleceği şu anda anne-babaların çocuklarına hayvanlar hakkında öğrettiklerine bağlıdır. Bu kadar net…

Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan fark et.” Demiş Jose Saramago. Önce şunun farkında olalım. Hayvanlar evlerimize, kafeslerimize, barınaklara ait değiller. Onlar bizim bekçimiz, maskotumuz, evcilimiz, oyuncağımız değil. Hayvanlar ormanlara, korulara, dağlara, ağaçlara, nehirlere, denizlere, gökyüzüne ait…

Eğer öyleyse, neden aramızdalar? Çünkü biz insanlar evlerini yıktık, ağaçlarını kestik, yurtlarını talan-istila ettik. Bütün yaşam alanlarına el koyduk. Özgürce uçacakları gökyüzünü bile kirlettik. Derelerini, nehirlerini, çaylarını kuruttuk. Baksanıza; her taraf araç-insan-beton-cam… Biz bile nefes almakta zorlanırken hayvanlar nasıl yaşar bu şartlarda? Bakıyorum, görüyorum, canım acıyor. Sizin de acısın. Bizim sevgisizliğimiz onlara açlık, susuzluk, eziyet, ölüm olarak yansıyor.

Ben kendi adıma onları SEVGİyle korumaya devam edeceğim. Biliyorum; onları mutlu edecek tek gerçek çözüm; evlerine (tabiata) geri dönmelerini sağlamak. Nefes aldığım müddetçe, bunun için de çalışıyor olacağım… Bu uğurda çaba göstermek ortak görevimiz. Bizler bütünün parçalarıyız. Birimiz acı çekerken diğerimiz mutlu olamaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir