Özyurt, “Engellilerin korkularından söz etmek gerekirse deprem anında kaçamama korkusu ilk sırada gelir. Acaba evim yıkılacak mı? Acaba deprem duracak mı? Acaba dışarıya çıkabilecek miyim? Ve benzeri acabalar hayatımızda var” dedi.
HABER MERKEZİ
6 Şubat depreminden sonra yaşanan ciddi zorluklar ne yazık ki sürüyor. Özellikle engelli vatandaşlarımızın yaşadığı zorluklar dikkat çekiyor. Yaşamlarının her alanında zorluk yaşayan engelli vatandaşlar seslerinin duyulmasını talep ediyor.
Toplumumuzun engellileri tanımadığı, engellilik durumunu bilmediği ve şehirlerimizin engellilere uygun dizayn edilmediği için iş ve sosyal aktivite imkânı bulamayan engelliler zamanlarının büyük bir kısmını evlerinde durağan bir şekilde geçiriyor. Hal böyleyken depremden sonra herkes için büyük bir soruna dönüşen barınma ihtiyacı engelliler için birçok sorunla birlikte daha da elzem bir duruma dönüştü. Deprem felaketi engelliler için daha çok korku, daha çok kaygı ve daha çok sorun teşkil ediyor.
Bu sorunları gündeme getiren bir isim ise Hatay Büyükşehir Belediyesi Tekerlekli Sandalye Basketbol oyuncusu Veysel Özyurt.
Özyurt, engellilerin sorunlarını dile getirdiği açıklamasında “Engellilerin korkularından söz etmek gerekirse deprem anında kaçamama korkusu ilk sırada gelir. Acaba evim yıkılacak mı? Acaba deprem duracak mı? Acaba dışarıya çıkabilecek miyim? Ve benzeri acabalar hayatımızda var” dedi.
Özyurt açıklamasının devamında deprem gecesi ve sonrası yaşanan sorunlara değindi; “Sarsıntının devam ettiği her an bu sorular zihinlerde dönüp durdu. 6 Şubat’ta öyle büyük bir felaket yaşadık ki en soğukkanlı insanlar bile can havline düştü. Deprem sırasında evleri yıkılmayan engelliler kaçamadıkları için deprem durduktan sonra evden yardım ile çıkabildi, evleri yıkılan engellilerse maalesef enkazlar arasından cansız bir şekilde çıkarıldı. Elektrikler anında kesildiği için asansör kullanamayıp apartmandan inemeyen engellerse yardımlarla dışarıya çıkarıldı. Depremden sonra herkes için büyük bir soruna dönüşen barınma ihtiyacı engelliler için daha da elzem bir duruma dönüştü. 6 Şubat ve onu takip eden birkaç gece hepimiz araçlarımızda ya da güvenli bildiğimiz yerlerde zamanımızı geçirdik. Sonrasında çadırlarda oldukça dar alanlarda kalabalık şekilde barınmaya çalıştık. Biz engelliler hareketsiz olduğumuz için kan dolaşımımız oldukça az. Bu yüzden üşüyoruz, ısınmaya daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Televizyonda mutlaka görmüşsünüzdür tekerlekli sandalyede oturanların bacakları bu yüzden battaniye ile örtülür” ifadelerini kullandı.
KONTEYNERLER SADECE BARIMA İHTİYACIMIZI KARŞILIYOR
Konteyner kentlerde yaşam şartları günümüz şartlarından çok uzakta ve sadece barınma ihtiyacı karşılana bilindiğini vurgulayan Özyurt, “Acılarımızı, kaygılarımızı biraz olsun unutturacak hiçbir sosyal aktivite, hiçbir eğlence unsuru yok. Acele ve eksik alt yapı ile yapılan yalın kat yapılar dersek yanlış olmaz.
Geçici yaşam alanı olarak kurulan konteyner kentler yine engelliler için uygun barınma yerleri değil. Konteynerler yeterli bir yaşam alanı sunmuyor. Koltuk değneği, baston, tekerlekli veya akülü sandalye kullanan engelliler konteynerlerde rahat hareket edemiyor veya sığamıyor. Tekerlekli sandalye kullanmak neredeyse imkânsız. Çadır ve konteynerlerde bireysel alan beklemek zaten kesinlikle imkansızken bu geçici yaşam alanları gerekli alanı bile sunmuyor. Bunlarla birlikte sosyal yaşam kaybını da belirtmemizde fayda var. Enkazların kaldırılması ve hasarlı binaların yıkımıyla birlikte şehir ovaya dönüştü. Ezbere bildiğimiz sokaklar ve caddeler tanınmaz hale geldi. Hiçbir trafik kuralı hiçbir işaret ve uyarı kalmadı. Düzensiz ve güvenli olmayan trafikte tekerlekli sandalyelerle veya akülü araçlarımızla ulaşımda güvenlik problemleri yaşıyoruz. Bina yıkımı sırasında yollara saçılan enkazlar ve yolların çukurlu oluşu güvenli ulaşımı olumsuz etkiliyor. Dışarıda olduğumuz her an asbest tehlikesi bulunan enkaz tozları soluyoruz. Hatay’ın bazı noktalarında asbest tespit edildiğini de kesinlikle belirtmemiz gerekiyor. Olumsuz ulaşım ve olumsuz hava şartlarına birebir maruz kalıyoruz. Tüm bu sorunları göz önünde bulundurduğumuz takdirde deprem ve deprem sonrasında engellilerin yaşam şartları oldukça elverişsiz durumda. Zaten var olan erişim problemlerimiz daha ciddi bir hale geldi. Şehir merkezi dışına kurulan konteyner kentler, engellileri her şeyden uzaklaştırdı” diye açıklamada bulundu.
CİDDİ BİR SORUNA DÖNÜŞEN BİR DİĞER KONU İSE LAVABO İHTİYACI
Son olarak lavabo ihtiyaçlarını karşılamakta oldukça güç olduğunu hatırlatan Özyurt, “Ciddi bir soruna dönüşen bir diğer konu ise lavabo ihtiyacı. Portatif lavabolar kurulana kadar herkes lavabo ihtiyacını dışarıda, kıyıda kuytuda gidermek zorunda kaldı. Biz engelliler için böyle bir çözüm söz konusu değildi. Bu konuda ciddi sıkıntılar yaşadık. Lavaboya akülü veya manuel sandalyesi ile girenleri düşündüğümüzde portatif lavabolar engellilerin işini göremeyeceği anlaşılır. Keza sürekli kullanmak zorunda kaldığımız medikal ürünlerine ulaşmak da bizler için sorundu” dedi.
Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları (CİSÜ) Platformu üyesi Engelli Kadınlar Derneği (ENGKAD) Temsilcisi Zeynep Şule Yılmaz’da geçtiğimiz aylarda bu konuya değinmiş ve bu sorunun giderilmesi için açıklama yapmıştı.
Yılmaz, açıklamasında şu ifadelere yer vermişti; “Ne yazık ki bu yüzden tuvaletini saatlerce tutmak durumunda kalan, sürekli birilerinin yardımıyla tuvalet ihtiyacını gidermek zorunda kalan engelliler var. Hijyen ve menstrüel ürünler tırlardan dağıtıldığı için birçok engelli buralara erişimde sorun yaşıyor. Çadır ve konteyner kentler engelli insanlar için uygun değil. Depremin ilk günlerinde en çok zorlanılan konulardan birisi de erişilebilir olmayan tuvaletlerdi”