Yıllar boyu gidip geldiğim Akşehir’de güzel dostlar, hoş arkadaşlar edindim. En büyük zenginlik değil mi dostlar ve arkadaşlar. İnsan olana bunlar yetmez mi? İşte bu dostlardan biri de Halil Terzi. Sevgili dostum, can arkadaşım Ali Terzi’yle kurduğumuz dostluk kadar olmasa da yine de yıllara dayanan bir dostluğumuz var sevgili Halil arkadaşımla. Yıllar boyu beni ne zaman yolda, caddede görse benim yanıma da uğra, bit acı kahvemizi iç, derdi. Bir türlü fırsat olmadı, etli ekmekler yaptırdı, davet etti. Yine de gidemedim.
Sevgili dostum Halil’in yanına gitmem için önemli bir tarih gerekiyormuş. O da 50. Nasrettin Hoca Şenlikleri’ne rastladı. Bir söyleşi vardı. Onu dinledim. Hande’yi aradım. Halil ağabeyin oradayız, dedi. Gelmemi istedi. Tamam, dedim. Dolaşarak gittim Halil Terzi’nin muayenehanesine. Ali Terzi açtı kapıyı. Tarihi bir gün, ilk kez Savaş Ünlü, iş yerimize geliyor, dedi. Sevgili Ali haklıydı. Şenlik süresince zamanımızın çoğu Ali Terzi’yle geçer. Gezeriz, etkinliklere katılırız. Akşamları da evinin bahçesinde oluruz. Mustafa Yıldız, Hande Dilek Akçam içerdeydiler.
Oturur oturmaz kahvelerimiz geldi. Konumuz gırgırdı kuşkusuz. Sevgili Ali her şeye bir muziplik buluyordu. Sevgili Halil dostum, muayeneden çıktı. Ellerini iki kez sabunladı. Yanımıza geldi. İlk kez iş yerine gittiğimi o da söyledi. Havadan sudan konuştuk. Şenliklere değindik. İşler nedeniyle bizlerle birlikte olamadığına üzüldüğünü söyledi Halil Terzi. Ali geliyordu hemen hemen tüm etkinliklere. Bize de bolca zaman ayırıyordu. Ali, senin yerine de geliyor, dedim. İçerde bir gülüşme koptu. Hande içtiği kahvenin falına bakılması için fincanı kapatmıştı. Parmağıyla sürekli fincanı yokluyordu.
Toplum olarak bir özelliğimiz vardır. Doktor görünce hastalıklarımız depreşir nedense. Dişçiye gitmişken dolgusu düşen dişim aklıma geldi. Halil’e söyledim bunu. Geç içeriye bir bakalım, dedi. Geçtim koltuğa oturdum. Halil Terzi yine ellerini yıkadı. Dişlerime bakmak için gereken aletleri çıkarttı. Dişlerimi gözden geçirdi. İyi bakıyorsun dişlerine belli oluyor, dedi. Dolguların da çok iyi yapılmış, dedi. Dolgusu düşen dişimi iyice temizledi. Sonra bir maddeyle doldurdu. İki dişim eksik, onların yerine mutlaka protez yaptırmamı istedi. Tamam, dedim.
Muayene odasından çıktık. Halil çıkmadan önce yine ellerini bir güzel yıkadı. Gördüğüm kadarıyla temizliğe çok önem veriyordu. İşini bilen bir hekimdi. Bizim toplumda şu kural vardır: Dişçi dişçiyi, doktor doktoru kötüler. Berber bile koltuğuna oturunca ilk sözü abi tıraşı nerede oldun, hiç kesememiş, diye işe başlar. Sevgili Hayati, önceki hekimlere övgüler yağdırdı. Mesleğini seven, dürüst bir hekim olmak gerçekten zordu. Halil Terzi bunu rahatlıkla yapabiliyordu. Çünkü özünde dürüstlük vardı. Bilgiliydi, sevgi doluydu mesleğine karşı. Sorumlulukları vardı hastalarına karşı. Leonrda Vinci, sevgi bilgiden doğar, derken çok haklı konuşmuş, büyük bir söz etmiş.
Halil Terzi’nin boş zamanı olmamasını daha iyi anlamıştım. Değer gören bir hekimdi. İşini dürüstçe yapıyordu. Kim ki işini sever, işini doğru yapar, o kişi büyük takdir görür. Hele Akşehir gibi bir ilçede isim yapmak, bunu korumak kolay değildi. İşini alnının akıyla yaptığın sürece ünün sürecekti. Haksız mıyım Halil Terzi, onun büyük destekçisi, yardımcısı Ali Terzi.
Sevgili Akşehirliler size de ne mutlu, dişinizde bir sorun olduğunda gönül rahatlığıyla gidebileceğiniz bir hekiminiz vardı. Sağlık hizmetinizde Ali ve Halil kardeşler sizler için var. İzmir en soğuk günlerinden birini yaşıyor. Sıcacık selamlarım sizlere…