Ekonomi modeli bize ne diyor? Kitlesel bilinçaltımıza nasıl sesleniyor? Ekonomi canımıza okudu. Kaynaklar kıt, o zaman ben sahip olayım modeli insanı mı yarattı? Hatta bazıları kaynakların çoğuna sahip. Oran ne kadar doğru bilmiyorum ama mevcut dünya nüfusunun yüzde biri, kaynakların yüzde 99’unu elinde tutuyor deniyor. Belki bu oranlar değişiktir ama sonuç az bir kişinin çok kaynağı elinde tuttuğu bir dünya modeli var önümüzde. Öyleyse ekonomi modeli neler diyor bu konuda?
Burada yanlış anlaşılmasın canlar: Ekonomide yeni model, eski model diye bir tanımlama yok. Sadece yeni tanımı var sistemde. Ekonomi hep aynı, değişmedi. Sadece insanların farkındalığı arttıkça, tanımını güncellediler.
Benim bakış açımdan baktığımız zaman kaynakların %99’u dediğimiz şey maddi kaynaklar. Halbuki manevi kaynaklar var ve onların dağılımı eşit. Hatta belki farkındalığı yüksek olanlarda daha yüksek yani maddi eşitsizliği maneviyatla dengelemek mümkün canlar. Bir zamanlar bunun üzerine çok kafa yorup doktora tezi yapmıştım ben şapşik ve bütün hocalarım bana çok gülmüş ekonomi ve maneviyatı nasıl dengede olduğunu anlatacağım tezimi merakla beklemişlerdi. Neyse konumuz bu değil sevgili egom çık aradan!
Maddi olarak çok zengin olduğu halde, huzursuz, mutsuz, sağlıksız olan bir sürü insan var görmeyen gözlerimle görmeye çaba sarf etsem de ve bunun tam tersini de görebiliyoruz. Bu dünyaya kendi yolumuzda ilerlemek ve tekamülümüz için geldiysek de kaynaklarımız farklı olabilir. Önemli olan elimizdeki kaynakları en etkin şekilde kullanmak. İşte bu tam da ekonominin konusu.
Sınırsız sevgi varken sen kendini sevebiliyor musun? Cesaret kaynağını kullanmadan herhangi bir işte nasıl adım atabilirsin? Sen elindeki kaynakları etkin bir şekilde kendi yolunda ilerlemek için kullanmaya başladığın zaman elinde olmayan kaynaklar da sana akmaya başlıyor. Bunu birebir deneyimlemiş bir insan olarak söylüyorum. Sen elindekini bile kullanmazken neden sana daha fazlası verilsin ki? Bir nevi hak ediş söz konusu.
Kendi kaynaklarını keşfedip kullanmak ile başkalarının kaynaklarına dadanmak arasında da bir fark var. Birisinde olgunluk varken, diğerinde parazit ilişkisi var. Peki bir insan kendinde olan kaynakları nasıl keşfedebilir ve bunu nasıl yönetebilir?
Kendi kaynaklarımızı keşfedip etkin kullanırsak zaten kapitalizmin ana tuzağından kendimizi kurtarmış oluyoruz. O zaman yukarıda bahsettiğim %1 yani maddi kaynağı bol olanlar, kendileri için köleleşecek insan bulamadığında Dünya da dengeye gelecek diye düşünüyorum. Sermaye sahiplerinin iş gücüne ihtiyacı var. Sonuçta petrol içerek karınlarını doyuramazlar. Kapitalizm özgüvensizlik yaratarak ihtiyacımız olmayan şeylere ihtiyaç var gibi gösteriyor. Sonra da o evi, saati, cep tlf.vs. almak için köleleşiyoruz. Oysa ki bizdekilerin kıymetini ve kendi değerimizi bilirsek, olay çok farklı yerlere gidiyor inanın.
Peki senin kendi kaynaklarını keşfetmen nasıl oldu? Sorunuzu duyar gibiyim.
Kendimden kendime yolculukta birçok rehberim oldu ve hepsine çok şey borçluyum, iyi ki yollarım onlarla kesişti. Eskiden bana iyi gelen şeyleri paylaşıp bir de insanların gitmesi için ikna etmeye çalışırdım. Ama zamanla herkes için tek bir reçete olmadığını, herkese iyi gelecek şeyin farklı olduğunu fark ettim. Zaten rehberler de isimleri paylaşılsın diye rehberlik etmiyorlar.
Hangi belli başlı çalışmalar dersek: İlk olarak kendimi bağışlamak ve kendimi sevmek üzerine çok çalıştım. İnsan özüyle barışık olduğu zaman tüm kaynaklarının farkına varıyor. Zaten herkesin kendini bilme ve sevme yolculuğu farklı, ama ben kendimin en çok faydalandıklarımı paylaşıyorum yazılarımda siz canlarla. Ayrıca yazmak beni çok şifalandıranbir araç oldu.
Peki ekonomi farkındalığı bize günlük hayatta neler katar?
Bence insanların tekamül yolunda karşılaştığı iki ana engel var: Biri kendini sevmeme, diğeri de ekonomik kaygılar. Ekonomi farkındalığı genelde bu ikincisini gidermek üzerine. Gerçi birincisine de dokunuyor ister istemez.
Hayat kararlardan, etkilere verdiğimiz tepkilerden ibaret ve her davranışımızın aslında bir fırsat maliyeti var. Bu kavramı içselleştirip özümüzden geldiği şekilde tercihlerimizi seçimlerimizi yaptığımızda, hayatımız da çok daha huzurlu ve verimli oluyor. Benim sizlere anlatmaya çalıştığım da bu tercihleri ya da seçimlerimizi nasıl bize en iyi gelecek şekilde yapabileceğimizin farkında olabilmek canlarım.