GÜVEN/ÖZGÜVEN ÜZERİNE (Seyfullah Kayman’ın Eğitim Dünyası)

Kendine güven, bireyin herhangi bir davranışı sergilemede gösterdiği cesarettir. Kendine güven duygusu daha güçlü bir insan olmamızı sağlar. Kendi gücümüze inanmadıkça başarılı ve mutlu olamayız. Gücümüze inanır ve kendimize güvenirsek, daima başarılı oluruz. Karşımızdaki güçlük ne kadar büyük olursa olsun, eğer cesaretle göğüsleyecek olursak bizi ümitsizliğe düşürmez. Beynimizi ve kalbimizi güven duygusu ile doldurmalıyız. Bunlar bütün şüphe ve güvensizlik duygularını yok edecektir.

Günümüzde çoğu insan güvensizlik içindedir. Bir üniversitede, psikoloji dersini alan altı yüz öğrenci ile yapılan bir araştırmada, en çok yakınılan kişisel sorunlar sorulmuştur. Öğrencilerin %70’ i en çok yakındıkları kişisel sorunlarının kendisine güven eksikliği olduğunu vurgulamışlardır. Bu oranın tüm toplum için de geçerli olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Kendine güven duygusunu kazanmak için her şeyden önce başarısız olmayı asla düşünmemeliyiz. Bu düşünceler aklımıza gelince hemen olumlu düşünceler üretmeliyiz. Karşılaştığımız güçlükleri inceleyerek onları en aza indirmeye çalışmalıyız.

İnsan olmak istediği şey olur…

Bununla ilgili birkaç örnekle temellendirmelerimize devam edelim. “Korktuğum başıma geldi.” Bu şikâyeti sık duyarız. Bu ifadeyi şöyle de yorumlayabiliriz: “İstediğim şey oldu.” Bunun sebebi, kişinin korktuğu, kaçındığı şeyi zihninde canlandırması, çevresindeki kişilere anlatmasıdır; böylece hayalen yaşanan bu olumsuzlukları zihin kişinin karşılaşacağı tek sonuç olarak yürürlüğe sokar.

İşte böylece korktuğumuz ne varsa kendi hatamız yüzünden istemediğimiz şeyler kaçınılmaz sonuç olabiliyor. Eğer “ben anlamam” diye kendimizi şartlandırırsak o şey ne kadar ustalıkla yazılsa da çizilse de anlatılsa da yine de göz kör, kulak sağır olmuştur. Muhtemel bir 4500 yıllık insanlık geçmişinde ortaya konan her şey bir hareket biçimidir. Bu hareketi başlatan en temel unsurların başında ise kendine güven duygusu gelir. Kendine güveni en iyi anlatan herhalde “Benim Afrika’m” şiirdir.

Her sabah bir ceylan uyanır Afrika’da

Kafasında bir tek düşünce vardır.

En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek,

Yoksa aslana yem olur.

Her sabah bir aslan uyanır Afrika’da.

Kafasında bir tek düşünce vardır.

En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek,

Yoksa açlıktan ölecektir.

İster aslan olun,

İster ceylan olun hiç önemli yok.

Yeter ki güneş doğduğunda koşuyor olmanız gerektiğini,

Hem de bir önceki günden daha hızlı koşuyor olmanız gerektiğini bilin.

2

GÜVEN/ÖZGÜVEN ÜZERİNE

PİSTANTROFOBİ:

“Güven ayna gibidir bir defa kırıldı mı bir daha asla düzgün göstermez …”

“Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene bir daha girmez.”

“Güven, tek kullanımlıktır.”

“Güven, gözyaşı gibidir gözden düştü mü bir daha geri gelmez.”

“Önce insanlara güvenmeyi öğrendim, sonra bunu bir daha yapmamam gerektiğini.”

…..

“TEMEL GÜVENE KARŞI GÜVENSİZLİK”

İnsan sosyal bir varlıktır ve diğer insanlarla sürekli iletişim halindedir. Kurdukları iletişimler diğer insanlarla aralarında bir ilişki oluşturur. Bu ilişkilerin temelinde de güven yer alır. Bir insanla arkadaş olabilmemiz için onun bizim yanımızda olacağına inanmamız, bu konuda ona güvenmemiz gerekir. Bir insana sırrımızı söyleyecek kadar güveniyorsak ve onun sırrımızı başkasıyla paylaşmayacağına inanıyorsak dostumuz olur. Bir insanla bir ömür geçirmeye karar vermişsek ona olan sonsuz güvenimizden, onun bizi asla bırakmayacağına ve her daim yanımızda olacağına dair inancımızdandır. Peki ya bırakıp giderse? Ya da dostumuz diye güvendiğimiz insan sırrımızı açık ederse? Arkadaşlarımız bizi yüzüstü bırakırsa?.. İşte o zaman onlara karşı olan güvenimiz yerle bir olur ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizi etkiler.

Tüm bunların sonucunda “güven korkusu” baş gösterir.

Pistantrofobi, kişilerin yaşadıkları kötü olaylardan dolayı artık hiç kimseye ya da hiçbir şeye güvenememesidir. İnsanlara karşı güven duygusunu kaybetmesidir.

Pistantrofobi, geçmişte yaşanan kötü deneyimler sonucu artık insanlara güvenemeyecek olmanın korkusudur. Bu korku genellikle yeni ilişkilere başlarken tavan yapar çünkü birey yeni karşılaştığı herkesi eski kötü deneyimini, kendine tekrar yaşatacağı endişesi ile hayatına alır.

İnsanlar incindikleri yerden tekrar incinmekten çok korktukları için yeni ilişkilerde güven duymakta oldukça zorlanırlar. Özellikle içerisinde aşk ve sevgi dolu duyguların olduğu ilişkilerde duygusal incinme son derece yaralayıcıdır ve tekrar etme korkusu yeni ilişkilere başlamaktan bile insanı alıkoyabilir

Karşılaştığı her kişi hakkında şüpheci olma eğilimindedirler:

Kendilerini asla mutlu bir ilişki içinde görmezler:

Hayatına girecek herkes aynı şeyi yapacaklarına inandığı için kimseye ona yaklaşma şansı vermezler.

Her zaman fazla düşünürler:

Her şeyin sunulduğu gibi olduğunu hayal etmek o kişiler için zordur. Varolmayan bir kiri arıyormuş gibi daha fazlasını kazma eğilimindedirler.

Şüphecidirler:

Bir şey çok açık ve tartışılmaz olmadığı sürece, onun gerçeğine inanmaları imkansızdır.

Onlar için ters gidebilecek şeylere çok karamsar ve katı bir şekilde inanırlar:

Herhangi bir konuda en son ne zaman pozitif oldukları sorulduğunda hatırlayamazlar.

Çok çabuk kıskanan bir kişiliğe sahiptirler:

En ufak şeyleri bile potansiyel tehditler olarak gördükleri için asla yeni şeyler veya ilişkilerine giren insanları istemezler.

Kimseye güvenmemek onlar için bilinçli bir seçimdir:

Kendilerini koruma önlemi olarak etrafına duvarlar ve çitler örmüşlerdir. İnsanlar ne kadar içeri girmeye çalışırlarsa çalışsınlar, kimsenin giremeyeceği duvarı hızla dikerler.

Pistantrofobi Nasıl Tedavi Edilir

Korkuyu neyin tetiklediğini anlayın

Her şeyin zamana ihtiyacı olduğunu unutmayın

Olumlu düşünceleri harekete geçirin

Kendi başınıza halledemeyecek kadar fazlaysa yardım alın.

Eğer sağlıklı bir yardım almaya direnç gösterilirse; “YALNIZLIK DUYGUSU TEHLİKESİ” ile karşı karşıya kalınır.

Böylece karanlık bir dünya inşa edilir içten içe!

3

GÜVEN/ÖZGÜVEN ÜZERİNE AFORİZMALAR

– İnsanın yaşabileceği en büyük fenalık, kendisine olan güvenini kaybetmesidir. (Richard Benedici)

– İnsanın kendine güveni, büyük işlere girişmenin ilk şartıdır. (Sɑmuel Johnson)

– Kendine güvenen bir adamı avlamak ne kadar kolaydır. (Frɑncesco Pɑtrɑrcu)

– İnsanın yaşabileceği en büyük fenalık, kendisine olan güvenini kaybetmesidir. (Richard Benedici)

– Çok güvenirseniz aldatılırsınız, ama hiç güvenmezseniz hayatınız azapla geçer. (Frank Crɑne)

– Bir kimse senden emin değilse, sen de ondan emin olma. (Hz. Ali)

– Kendine güven kazanmanın biricik yolu, başarısızlığa yer vermeyecek derecede bir şeye iyi hazırlanmaktır (Lockwood Thorpe)

– Kötü insanlara güvenilir çünkü değişmezler. (W. Faulkner)

4

GÜVEN/ÖZGÜVEN ÜZERİNE TAVSİYE KİTAP

Ferrari’sini Satan Bilge Robin Sharma

Ülkenin en iyi ve en başarılı avukatlarından biri olan Julian Mantle, aynı zamanda hırslı ve tam bir işkoliktir. Çalışmasının ödülü olarak hayatında hemen her şeye sahiptir. Güzel bir ailesi, evi, yatı, adası ve tabi ki kırmızı bir Ferrari’si… Yoğun iş temposunun da etkisiyle bir gün, duruşma esnasında kalp krizi geçirir. Sonra uzunca bir süre ortadan kaybolur, hatta bazı arkadaşları onun öldüğünü bile düşünür. Elindeki tüm malı mülkü satarak Hindistan’a bir seyahate çıkar. Bunlar arasında en sevdiği kırmızı Ferrari’si de vardır.

Aradan üç yıl geçer, Julian bir gün pat diye çıkıp gelir. İlk iş olarak da en sevdiği arkadaşı John’u ziyaret eder. Fakat John gördükleri karşısında şaşkına döner. Julian öyle değişmiş, öyle gençleşmiştir ki, onu tanımakta güçlük çeker. 50 yaşında olan Julian, 30 yaşında gibi göstermektedir. Hem bedeni hem de ruhu değişmiş, müthiş bir zindelik hissetmektedir. Sonra yaşadığı bu değişimi ve süreci arkadaşı John’a anlatmaya başlar. Sabaha kadar süren sohbet kitabın bütününü oluşturmaktadır.

Julian Mantle, Hindistan’a doğru yola çıkar, Himalayalar’daki Sivana Bilgeleri ile tanışır. İlk tanıştığı kişi Yogi Raman adındaki Sivana Bilgesidir. Yogi Raman, Julian’ı alarak köyüne götürür, oradaki diğer bilgelerle tanıştırır ve üç yıl sürecek olan bir serüven başlar. Yogi Raman, Julian’a bir hikaye anlatır. Hikayede; sumo güreşçisi, fener kulesi, bahçe, pembe kuşak, kronometre, güller ve patika gibi terimler bulunmaktadır. Bu terimlerin hepsi ayrı bir anlam içerir ve bütününde, aydınlanmış bir hayatı temsil eder.

Örneğin hikayedeki bahçe insanın zihnini temsil eder. Bu şu demektir; bir bahçe ne kadar bakım görürse o kadar verimlidir. Asıl değerli olan çiçeklere zarar vermemesi için, gereksiz otların bitmesine izin vermezsiniz. Zihin de böyledir işte. Size zarar veren, huzurunuzu kaçırıp, mutsuz eden düşünceleri aklınızdan söküp atmalısınız, orası sizin bahçeniz, istemediğiniz hiçbir şey sizin izniniz olmadan giremez. Kitap bahçe örneğinde olduğu gibi her ilkeyi bu şekilde anlatarak, anlamlandırıyor. Okuyup bitirdiğinizde hemen işe başlama ve kuralları uygulama ihtiyacı duyuyorsunuz. Julian’ın yaşamındaki değişim sizi inanılmaz bir yolculuğa sürükleyecektir. Kesinlikle okumalısınız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir