Bazı insanları, özellikle de sanatçıları anlatmak zordur, çok zordur. Ülkemizin yüz akı Rıfat Ilgaz da bunlardan birisidir. Rıfat Ilgaz’ı 8-10 sayfada anlatmak Büyük Okyanus’u gazoz şişesine sığdırmaya benzer.
Şair, öykücü, romancı, köşe yazarı, çocuk kitapları yazarı olarak yazınımıza büyük ve eşsiz eserler bırakan Rıfat Ilgaz’ın doğum tarihi bile mizah kokuyor. Nüfus kâğıdında 7 Mayıs yazarken, annesine göre de “derin kar” günlerinde doğmuş. Derin kar 1910’da yağmış, Şubat ayında doğduğunu da annesi söylemiş. Doğum tarihi mizah konusu olan bir kişinin mizahi yanı kuşkusuz ağır basacaktır. Rıfat Ilgaz’ın da mizah yanı çok belirgindir.
Yazarın doğum yeri Cide’dir. Hani Sarı Yazma romanında da belirttiği gibi “Annem ne iyi etmiş de beni bu güzel ilçede doğurmuş,” dediği yer. Cide’yi çok, ama çok sevmiş. Tüm eserlerinde bu şirin ilçeyi ve insanlarını işlemiştir. 11-12 yaşlarına dek Cide’de yaşamış, emekli olduğunda da buraya dönmüştür. Cide’de çocukluğuyla ilgili anıları arasında uçsuz bucaksız sahil, deniz, midye ve çakıl taşları vardır. Çocuk romanlarında bu deniz ögesini bol bol kullanmıştır. Cide’nin denizi, sahili, kıyı köyleri yapıtlarındaki olayların geçtiği yerlerdir.
İlköğretiminin beş yılını Cide’de, bir yılını Terme’de, geri kalanını da Kastamonu’da tamamlamıştır. Başarılı bir öğrencidir, bütünlemeye kalmadan sınıfları geçmeyi başarmıştır. Yaramazlık bakımından da hatırı sayılır yaramazlığı vardır. Çocuk romanlarındaki yaramazlıklar acaba küçük Rıfat Ilgaz’a ait olmasın diyesim geliyor. Her yazar çoğunlukla kendisini anlatır çünkü.
Rıfat Ilgaz’ın gönlünde çocukların yeri ve önemi bir başkadır. Çocuklara önem verdiği için roman gibi roman birçok eser bırakmıştır onlara. 15 yılı bulan öğretmenliğini de işin içine katarsak, Büyük Usta için çocuk, yakından tanıdığı bir varlıktır.
Öğrencilere, çocuklara bu denli sevdalı, karasevdalı olan bir yazarın, bir sanat adamının onları eserlerinde işlemesinden, onlara eser vermesinden daha doğal ne olabilir ki…
Beş romandan oluşan Bacaksız serisi, meslek yaşantımda öğrencilere okumadan edemediğim kitaplar arasındadır. Kimdir Bacaksız? Bacaksız ve ailesi İstanbul’dan göç etmişlerdir. Yerleştikleri mahalle yoksul insanların yaşadığı bir yerdir. Fesleğen Sokağı, mahallenin tüm özelliklerinin yansıdığı bir sokaktır. Yoksul mahallesidir. Fesleğen Sokağı’nın çocukları, İstanbul’a Cide’den gelen Bahri’ye, “Bacaksız” adını takarlar. Kaldı ki ona Cide’de de “Bacaksız” derlerdi. Bacaksız buna şaşırır. “Bacaksız Kamyon Sürücüsü” adlı kitabın 5. sayfasında “Mahalledeki çocuklar da nereden duymuşlardı, kendisine taa oralarda böyle dediklerini?” diyerek anlatır bu durumu. Oysa Bacaksız’ın görünüş olarak çelimsizliğine, kısa boyuna ve bedeninin zayıflığına bakılarak bu ad takılmıştır. Küçük boyuna ve çelimsizliğine karşın cin gibi akıllı, her sorunun altından kalkmayı bilen zeki, onun da ötesinde yüreği sevgi dolu bir çocuktur Bacaksız Bahri.
Büyük Usta, “Bacaksız Sigara Kaçakçısı” adlı romanında da karaborsadan para kazananlara dikkat çekiyor. Günümüz İstanbul’una baktığımızda sigara kaçakçılığı çok masum kalıyor, ama Bacaksız’ın karaborsada sigara sattığı unutulmamalı. Büyük kentte yaşayıp da yoksul olursanız bunun diyetini ödemek zorundasınız; bu ders küçüklere verildiği kadar büyüklere de veriliyor.