Düşe Kalka Öğrendim

Kendini hatırla Sevgili Şapşiğim! Ben sanki bütün büyüme hikâyemi başkalarının hayatı için yazıp oynadım. Değil mi? Kıymetim bilinsin diye yaşayıp kendi kıyametimi kopardım. Hani hayatım film olsa başrolünde değilim. Kendi romanımı yazsam çocukluğumun satır aralarında kendime rastlamam.

Kendini hatırla! Kendi yaşamımın içine kendimi kilitledim. Hayatımın akışında sürüklendim. Dünyanın gürültüsüne kapılıp gittim. Yok olduğumu hissettim ancak ben varım. Biliyorum, yorgunum. Anılarım atamadığım yırtık hırkalarım gibi. Giydiğimde fazlalar, çıkarsam eksiğim. Bir anın içinde başlıyor her şey. Bazen bir yas, yeniden doğuruyor beni. Hazır olunca yasıma tutundum. Her ayrılık bağımlısı olduğum bir alışkanlığı koparıyor benden. Hazır oldukça ayrılıklarımla yüzleşiyorum. Bütün acılarım bütünün bir parçası. Ve ben bir parçadan ibaret değilim. Bütünü hatırla.

Kirlendiğine inandığım dünyayı değiştiremem. Önce evimi temizlemeliyim şapşiğim. Önce içimi temizlemeliyim. Şu aynaya bir bak, fark et, yüzleş, acı çek, umut et, hazır olunca da dönüştür yahu. Diğerlerinin rüyalarından kurtulup, kendi sabahıma uyanmayı dene artık. Unutulmayacak ama hafifleyecek hayat. Geçmez dediklerim hayata dönüşecek. Beklediğim umut uzakta değil, umutsuzluğumun hemen yanında. Eksik parçam kimsenin elinde değil. İhmal ettiğim evimde. İnsan kendini sevmeyi sevgisiz kaldığı yerlerden de öğreniyor. Hayatımda öyle yerler çok var biliyorum. İstediğimden başlıyorum hazır oldukça…

Kendini hatırla, olduğumla, olmadığımla, gidenimle, kalanımla, acımla, umudumla kendimi hatırlamaya çabam ve duam.

Öğrendim düşe kalka, eksile eksile, öyle ya da böyle hayatta kalmayı öğrendim. Bacaklarımın tutmadığı zamanlarda bile ayakta kalmak için direndim. Ellerim yara bere içinde kalsa da tutundum işte. Düştüğümde oldu tabii! Aklıma mukayyet olmaya çalıştım. Zalimini, sahtekarını, iki yüzlüsünü tanıdım içimdeki çokluğumda. Evdekine, ülkedekine, dünyadakine gençlikler harcadım. İnanacak hiçbir masal kalmayınca da yeni hikayeler yazdım. Ama mutlu son bulmayı yer yer beceremedim. Ne kendime yetebildim, ne dünyaya sığabildim. Olsun! Bu son olsun! Bu da benden olsun! diye diye bende benden bir eser kalmadı. Ama yine ayakta kaldım. Ne kaldı? Geriye hayatımızın geri kalanı kaldı.

Ne kadar ömrüm var bilmiyorum ama yaşıyorsam yaşamaktan başka bir seçeneğimin olmadığını öğrendim. Kaybetmeyi bilenlerdenim ben. Yetinmeyi öğrenenlerdenim. Kalp ağrılarımda demlenmeyi, düşülen çukurda dinlenebilmeyi bilir misiniz? Öyleyim işte! Ertelenmiş yaslarımı tutarken umutlu türküleri de tutturmayı bırakmıyorum. Yitip giden çocukluğuma ağlarken çocuklara şefkatle gülümsüyorum. Çünkü biliyorum. Çünkü artık duygularımı susmuyorum. Acılarım, mutluluklarımın virgülü. Cesaretlerim korkularımın bağlacı. Şahane değil kusurlu olmayı öğrendim. Bahane değil amaç bulmayı öğrendim. Zaman geçiyor çünkü. Geldim gidiyorum. Ne zaman beni durdurabildi, ne ben zamanı. Geri gelmeyecek tüm o günleri ve gelmesini beklediğim tüm zamanları bugünde toplamayı öğrendim.

Düşe kalka, eksile eksile, öyle ya da böyle hayatta kalmayı öğrendim. Hayatın öğrencisi olmaya devam ediyorum. Peki ya siz?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir