HABER MERKEZİ
İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen “Deprem Sonrası Hatay’da Ekonomi Restorasyonu ve Yapılanma” konulu konferansta, Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey, Hatay’daki depremsellik ve yerleşim sorunlarına dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Atabey, Türkiye’nin dünyanın en büyük ikinci deprem kuşağında yer aldığını hatırlatarak, depremin kaçınılmaz bir kader olmadığına dikkat çekti.
Hatay’da 141 Bin Kişilik Nüfus Kaybı
Dr. Atabey, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak, Hatay’da deprem nedeniyle 141 bin kişilik bir nüfus kaybı yaşandığını belirtti. Atabey, en fazla nüfus kaybının yaşandığı ilçelerin başında Antakya’nın geldiğini, ardından İskenderun, Defne ve Samandağ’ın sıralandığını söyledi. Ancak bazı ilçelerde, özellikle göç nedeniyle nüfus artışı gözlemlendi. Arsuz, Reyhanlı, Altınözü ve Yayladağı ilçelerinde ciddi nüfus artışları yaşandığını ifade etti.
Atabey, bu nüfus kaybının 165 bin kişiye kadar ulaşabileceğini, ancak kayıp ve göç arasındaki farkın net bir şekilde tespit edilmediğini aktardı.
Deprem Kader Değildir, Önlem Alınabilir
Konferansta yaptığı konuşmasında, depremin doğal bir olay olduğunu ancak etkilerinin önlenebilir olduğunu vurgulayan Dr. Atabey, “Deprem bir kader değildir, akıl ve bilimle yönetilirse korkmaya gerek yok. Japonya bunu başardı” dedi. Türkiye’deki depremsel risklerin en iyi şekilde yönetilmesi gerektiğini belirten Atabey, depreme karşı alınacak önlemler ve bilimsel yaklaşımlar sayesinde büyük kayıpların önlenebileceğini söyledi.
Depremde Yıkımların Temel Sebepleri
Dr. Atabey, depremde yaşanan yıkımların temel nedenlerini sıralayarak, rant hırsı, politik çıkarlar, imar hataları, yoksulluk, liyakatsizlik, kurallara uymama, cezasızlık ve kadercilik gibi faktörlerin büyük kayıplara yol açtığını ifade etti. Bu faktörlerin, deprem riskine karşı alınacak tedbirlerin ve yapılanmaların önünde büyük engeller oluşturduğuna dikkat çekti.
“Türkiye’nin Deprem Ülkesi Olduğunu Unutmamalıyız”
Atabey, Türkiye’nin dünyanın en büyük ikinci deprem kuşağında bulunduğunu hatırlatarak, “Türkiye’nin şu bölgesinde şu büyüklükte deprem bekleniyor” şeklindeki söylemlerin paniğe yol açtığını ve çözüm üretmediğini belirtti. Hatay ve çevresinde 6 Şubat 2023’te yaşanan büyük depremden sonra ciddi bir stres boşalması olduğunu, bu nedenle yakın gelecekte büyük bir deprem beklentisinin olmadığını söyledi. Ancak, Karataş-Yumurtalık bölgesi ve Suriye’deki Ölü Deniz Fayı’nın en büyük risk alanları olduğunu aktardı.
Bilim ve Akılla Yapılanma Süreci
Dr. Atabey, Hatay’ın yeniden yapılanma sürecinin, bilim insanlarının önerileri doğrultusunda, akıl ve bilimle yönlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Depremin etkilerinin önlenebilmesi için atılacak adımların bilimsel temellere dayandırılmasının hayati önem taşıdığını vurguladı. Atabey, bu sürecin sadece binaların inşasıyla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda yerleşim alanları, zemin durumu ve çevresel risklerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtti.
Hatay’ın depremin ardından yeniden yapılanma süreci, sadece fiziksel yapıların inşasıyla sınırlı kalmamalı; deprem riskleri ve çevresel faktörler göz önünde bulundurularak kapsamlı bir strateji oluşturulmalıdır. Dr. Atabey, bu sürecin en önemli dayanaklarının bilimsel veriler ve akıl olacağını vurgulayarak, Hatay’ın geleceği için umut verici bir yaklaşım sergiledi.