Dost, bir sıkıntınız olduğunda, kendi sıkıntısını, işini, gücünü bırakıp sizin için koşturan, sizin kadar size üzülen, derdinize çareler arayan, risk almaktan korkmayan ve bütün bunları yaparken de herhangi bir beklentisi olmayan kişi ya da kişilerdir.
Dostluk, fedakarlık demektir. Her şeyini dostun için feda edebilirsin, onu zor durumdan kurtarmak için bunu hiç düşünmeden yaparsın. Onu mutsuz görmemek için elinden gelen her şeyi yapar, en önemlisi de yanında olduğunu her zaman hissettirirsin.
Dostluk, güvenmektir. Gerçek dost asla bitmez, ihanet etmez, yarı yolda bırakmaz. Bu güveni çok sınırlı sayıda insan hissettirebilir bize. Hatta bazen ailenizle paylaşamadıklarınızı paylaşırsınız dostunuzla.
Dostluk, olduğu gibi kabul etmek demektir. Dostunuza bir şey danışırken veya anlatırken herhangi bir çekince hissetmezsin çünkü o seni yadırgamaz, yargılamaz, suçlamaz.
Hadi o halde kahve tadında öykümüzü okuyalım.
Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ileride vurulup kanlar içinde
yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş
yağmuru altındaydılar. Asker hemen komutanına koştu ve
“Komutanım, müsaade ederseniz arkadaşımı alıp gelebilir miyim?” dedi.
“Delirdin mi?” der gibi baktı teğmen.
“Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş, büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi
hayatını da tehlikeye atma sakın.”
Asker ısrar etti ve komutan “Peki” dedi “Git o zaman.”
İnanılması güç bir olay gerçekleşti ve asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına
ulaşmayı başardı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa siperine döndü. İkisi de yine yara
almamışlardı. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.
Komutan, kanlar içindeki askeri muayene etti, sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü,
“Sana değmez demiştim. Arkadaşın çoktan ölmüş. Hayatını tehlikeye atmana değdi mi
şimdi?” dedi.
Asker iç çekerek “Değdi komutanım, değdi” dedi.
“Nasıl değdi?” dedi komutan. “Bu adam ölmüş görmüyor musun?”
“Yine de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini
duymak, benim için dünyaya bedeldi.” Arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:
“Geleceğini biliyordum!”
Dostluk! Dünyada eşi bulunmaz bir nimet. Varlığı dünyalara bedel bir mutluluk kaynağı…
DOSTLUK ÜZERİNE AFORİZMALAR
Arkadaş nedir? İki bedeni mesken tutmuş tek bir ruh. (Aristoteles)
İnsanın gerçek dostlarının olmaması yalnızlıkların en kötüsüdür. (Francis Bacon)
Eski dostlardan iyisi yoktur. Kral James hep eski ayakkabılarını getirmelerini isterdi, en rahat onları giyiyordu. (John Selden)
Bana dostunun kim olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. (Miguel de Cervantes)
Dostluklar genellikle birden oluşur, onun için kolayca bitmelerine de şaşmamak gerekir. (Joseph Addison)
Sahte dost, bir de gölgemiz, yalnızca güneş açtığı zaman yanımızda bulunurlar. (Benjamin Franklin)
Babasını yitirmiş birine yetim deriz, karısını yitirmiş bir adama ise dul. Ama dostunu yitirmenin büyük acısını yaşamış birine ne denilebilir ki? Bunu hiçbir dil dile getiremez, hiçbir dil tarif edemez. (Joseph Roux)
Dostluk, eşitler arasında çıkar gözetmez bir alışveriştir; aşk ise zorbalarla köleler arasında aşağılayıcı bir ilişki. (Oliver Goldsmith)
Dostluk kanatları olmayan aşktır! (Lord Byron)
BİR ŞİİR:
Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü
Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları
Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi
Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam mektup yazarım dağlar kadar
Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun
Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim!
Ahmet TELLİ
TAVSİYE KİTAP:
PETEY -BEN MIKAELSEN-
ABD’li çocuk edebiyatı yazarı Ben Mikaelsen, Petey romanı ile çocuklar için öğretici ve empati dolu bir okuma keyfi sunuyor. ABD’li okurları ile ilk olarak 1998 yılında buluşan roman, gördüğü büyük ilgiyle günümüzde de en sevilen çocuk romanları arasında yer alıyor.
Gerçek bir hayat hikayesinden ilham alınarak kurgulanan Petey, engelli bir insanın doğumundan ömrünün son anına kadar olan yaşantısını konu ediniyor. Böylece çocukların bedensel engelli bireyleri daha iyi anlamasını ve yardımseverlik duygusu geliştirmesini sağlayan eser, iyilik dolu ve merak uyandırıcı öyküsüyle çocuğunuza olduğu kadar size de çok iyi gelecek.
İyilik ve Dostluğun Unutulmaz Hikayesi
Petey romanı, zaman dilimi olarak 1920 ve 90 yılları arasını kapsıyor. Romanın başkahramanını, serebral palsi hastalığı ile doğan Petey adlı engelli bir birey oluşturuyor. ABD’nin Montana eyaletinde doğan Petey, doktorlar tarafından fiziksel ve bedensel engelli olarak teşhis ediliyor. Ailesinin uzun süren maddi ve manevi çabaları sonucunda çocuk, iki yaşındayken hekimlerin de etkisiyle bir kliniğe gönderilmek durumunda kalıyor.
Petey için tüm zorluklar, ailesi tarafından terk edilmesi ile başlıyor. Aslında sadece bedensel engeli bulunan küçük çocuğun kaderi, Esteban adlı bir hemşirenin yakın ilgisi sayesinde tersine dönüyor. Petey’in Estey adını verdiği bu iyi kalpli hemşire, çocuğun zihinsel olarak herhangi bir engelinin bulunmadığını anlıyor. Bunun üzerine Petey, 11 yaşındayken erkek hastaların bulunduğu daha farklı bir yere naklediliyor.
O ana kadar sadece kendisi hakkında verilen kararları yaşayan küçük çocuk, yaşadığı yere sonradan gelen Calvin adındaki bir çocuk ile yakın dost olarak sosyalleşmeye başlıyor. Ancak arkadaş grubunun zaman içinde farklı yerlere gönderilmesi üzerine yine yalnız kalıyor. Ve bundan dolayı arkadaş edinmekten çok uzun bir süre boyunca kaçınıyor. Ta ki yaşlanıp huzurevinde küçük bir dost edinene dek…