Ülke olarak çok zor bir durumdan geçiyoruz. Dört bir yanımız cayır cayır yanıyor. Sel sularına teslim olan bölgelerimiz, hepsi bir arada..
Allah’ım sen felaketlerden koru ülkemi ..
Gerçekten zor bir durum!
Yangınların tesadüf olmadığı kesin!
Sabotaj ihtimali oldukça yüksek!
Aynı anda Türkiye’nin dört bir yanında meydana gelen yangınların, oksijen depomuzu hedef alması, alçakça bir kalkışma..
Antalya Manavgat ve Muğla Marmaris, Adana, Osmaniye, Kayseri Muğla, Mersin, Kilis… Birçok ilde ve onlarca noktada alevlere boğulmuş, ormanlar yanıyor..
Karadeniz ve şimdi de Van’da sele teslim olan evler, işyerleri..
Büyük bir felaket, korkunç bir doğal afet yaşıyoruz.
Dayanışma ve yaraları sarma günüdür.
Fakat aynı zamanda “ders alma” günüdür.
Ders almadıkça felaketler tekerrür eder durur.
Tüm yeşillerimiz hep bir olup feryat ederken, yardım eli beklerken
Alevlerin içinde kaçışan o masum canlarımız, korkuyla, can havliyle yardım isterken
“Şu kadar uçağımız var, bu kadar yok” tartışmaları yapılıyor!
Giden canlarımıza, yeşillerimize ağlıyoruz, doğamıza ağlıyoruz
Varımıza, yoğumuza ağlıyoruz, en önemlisi de geleceğimize ağlıyoruz.
Ve biz ağlarken şu uçak bu uçak, şu bakım, bu teknoloji cümleleri sıra sıra dizilmeye devam ediyor..
Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgının henüz bitmediği dönemde, ülkemizde felaket üstüne felaket yaşıyoruz.
Bu işin üstesinden ancak birlik ve beraberlik içerisinde çıkabiliriz.
Halkımız yine yardımlaşma örneği sergiledi..
Zor durumda olan insanlara yardıma koştu..
Elinde kovayla su taşıdı, hortumları taşıdı, evi yananlara evini açtı, ekmeğini paylaştı..
İşte biz böyleyiz.
Her zaman zor durumda olanların yanındayız..
Nifak tohumları atanlar olsa da, bizi birbirimize düşürmeye kalkışsalar da, provakasyon da yapsalar, bu ülkenin kardeşlik bağları çok güçlü..
Bu bağları birbirinden koparamazsınız..