İnsanoğlu olarak gelişimimizde sürekli ilerlerken, geçmiş nesillerin bugünler için hayal ettikleri gibi makineler ve robotlarla daha az çalışıp daha rahat bir hayat sürmemiz mümkün olmadı. Tam tersine giderek artan mesailerle ve iş yüküyle daha fazla çalışma temposuna girdik. Görünen o ki geçmiş nesiller daha iyi bir gelecek için çalıştıkça iyice batırmışlar. Çünkü eskiden hayat daha basit ve tasasızdı. Şimdi ise arka arkaya gelen sıkıntıların sonu yok gibi… Geçim sıkıntısı, aile problemleri, iş problemleri ve toplumsal problemler derken kafamızın içi hiç rahat etmiyor. Sürekli bir sıkıntıdan diğerine sürükleniyoruz. Kısacası mutlu değiliz!
Ama şanslıyız! Çünkü bizi oyalayacak olan diziler var. Dizilerin içinde kendi yaşayamadıklarımızı yaşayabiliriz! Dizileri seyrederken bu dünyadan kaçarak başka bir aleme girip orada yaşanan olaylara dahilmişiz gibi bir his alabiliriz. Bu kasvetli ve ağır dünyadan kısa bir süreliğine kendimizi kurtarabiliriz.
Elbette aynı şey bilgisayar oyunları için de geçerlidir. Ben elli yaşına geldim. Benim yaşlarımdaki arkadaşlarımın, çocuklarında olmayan konsol oyunları var. Akşam işten gelip oyun oynuyorlar. Yanında içecek bir şeyler ve biraz yiyecek… Al beni götür, fantezi alemine…
Maalesef hayatımızdaki tüm bağımlılıklarımızı, kendimizi gerçek hayattan kopararak ve kendimizi yaşayamadığımız farklı hislerin içine atarak az da olsa o arzularımızı sanki tatmin ediyormuşuz gibi hissetme tutkumuz sonucu ediniriz.
Elbette yakın gelecekte bunlardan da haz alamayacağız. Tıpkı tüm hazlarda olduğu gibi bunların da bize verdiği tatmin olma duygusu ve heyecan da bitecektir. Sanal bir alemin içinde yaşadığımız fanteziler de yakın bir gelecekte haz vermeyi kesecektir. Peki o zaman ne yapacağız?
İnsan mutluluğu aramadan ve haz almadan var olamayacağı için acaba bundan sonra nelerin peşinde koşacaktır? Haz alırım düşüncesiyle nerelere gidecektir? Yakın gelecekte ve yeni nesilde de daha net olarak göreceğimiz şey şudur: Hiçbir şeyin bizi tatmin edemeyeceği!
Bu nedenle hepimiz mutsuzluğumuzun kökü olan doğamızın nasıl değiştirilmesi gerektiğini öğrenmek zorunda kalacağız. Yirmi birinci yüzyılda geldiğimiz hazsızlık noktası, bizi daha egoistçe arzuların tatminsizliğine itecektir. Bu durumun çaresine bakmadığımız sürece sadece kaos dolu bir hayat yaşayacağız.