Depremin izlerini taşıyan kitap; “O Yabanıl Sessizlikte”

HABER MERKEZİ

Asrın felaketinde ağır yıkımın yaşandığı ilimiz Hatay’da yakalanan İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Servet Üstün Akbaba, “O Yabanıl Sessizlikte” adlı kitabıyla okurlarla buluşturdu.

“Yalnızlık Yer Değiştiriyor” adlı bir şiir kitabı daha bulunan Servet Üstün Akbaba’nın “O Yabanıl Sessizlikte” adlı yeni kitabı, 40 Kitap Yayınevi’nden çıkarak okurlarla buluştu.

Öğretmen olan ve uzun süredir insan hakları mücadelesini sürdüren Servet Üstün Akbaba, “O Yabanıl Sessizlikte” insanın zaman, mekân ve bellekle kurduğu derin ilişkiyi anlatan, katmanlı ve yoğun bir şiir kitabı olduğunu söylerken, “Benim açımdan önemli olan bireysel ve kolektif hafızayı harmanlayarak okuyucuyu yitik coğrafyalara, sürgünlere, kaybolmuş dillerin ve kültürlerin izini sürdüğü bir yolculuğa çıkarmak. Şiirler boyunca doğa, insan ve tarih iç içe geçerken, kelimelerle sadece anlatının taşıyıcısı değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesinin de sembolü hâline getiriyorum. Şiir kitabım bölümler hâlinde ilerlerken, her bir parça zamanın farklı bir yüzünü aydınlatıyor. İlk bölümlerde özneler; geçmişin gölgelerinde dolaşıyor, taşların, kuşların ve rüzgârın dilinden anlamlar çıkarıyor. Sonrasında ise içe dönük bir yolculuk başlıyor; yalnızlık, sürgün, bekleyiş ve kırılganlık ekseninde insanın kendini keşfetme çabası derinleşiyor. Doğanın unsurlarını birer metafor olarak kullanarak insanın kaderiyle doğanın döngüsünü iç içe geçiriyor. Kuş seslerini hafıza, taşların sabrı, su ise zamanın akışı olarak simgeliyorum. Özellikle mekân kullanımında, şiirlerde derin bir tarihsel ve kültürel arka plan oluşturmaya çalıştım. Eski uygarlıkların izleri, terk edilmiş köyler, kapanmış kuyular, bir zamanlar, yankılanan seslerin artık sessizliğe gömüldüğü yerler… Bunların hepsi, sürgünün ve kaybolmuşluğun birer yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda şiirlerde bireysel kayıplar da toplumsal hafızanın bir parçası hâline geliyor. Kitabımda, taşın, suyun ve havanın sesine kulak vererek geçmişin izlerini sürmeyi, anlatıya mistik bir derinlik kazandırmaya çalıştım. Yaşanan depreme tanıklık, tanıklığı acının diliyle tarifleyip onu belgeliyor” ifadelerine de yer verdi.

KİTABIMDA YENİ BİR VAROLUŞ BİÇİMİ ARIYORUM

Açıklamasının devamında ise Servet Üstün Akbaba, “Dilin yasaklandığı, geçmişin silindiği bir dünyada, kitabımda yeni bir varoluş biçimi arıyorum. Eski alfabelerden yeni harfler doğurmak, yok olmuş dillerin yankısını taşımak, geçmişi bir yük olarak değil, geleceğin inşasında bir temel olarak görmek anlatının ana temalarından biri oluveriyor. Bu noktada, dil sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda direnişin, var olma mücadelesinin ve hafızanın taşıyıcısı oluyor. Kitabımın sonunda, doğanın döngüsü ile insanın varoluşu arasında bir denge kurmak istedim. Amacım kaybolan dillerin ve yitip giden halkların izlerini sürerken, umudu tamamen yeşertmeye çalışıyorum. Gece karanlık olsa da kuşların sesi hâlâ duyuluyor; suyun yüzüne yansıyan ay, insanın içindeki ışığı hatırlatıyor. Kayıpların ve sürgünlerin ötesinde, yeni diller, yeni başlangıçlar mümkün kılınıyor. Deprem sonrası, ‘burada olduğumuzu’, yeniden umudu yıkıntıların gölgelerinde büyütmeye çalışıyorum. Sonuç olarak ‘O Yabanıl Sessizlikte’, bireysel ve kolektif hafızanın iç içe geçtiği, insanın varoluş sancılarını doğanın diliyle anlatmaya, etkileyici bir dil haline getirmeyi amaçladım. İçindeki derin melankoliye rağmen, doğaya ve zamana bırakılmış bir umut da barındırmak istedim. Sessizliğin içinde yankılanan sesiyle, kaybolmuşların ve unutulmuşların belleğini yaşatmak istedim” dedi.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir