Cumhuriyet, hükûmet ya da devlet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtıdır.
Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi.
Cumhuriyet son yüzyıllarda bilhassa da 1789 Fransız İhtilalinden sonra uygar ülkelerde yaygınlaşan yönetim biçimidir. Demokrasilerin gelişmiş olduğu ülkelerin devlet biçimidir. Cumhuriyet, tüm dünyada yaşanan ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel dönüşümdür. Bu dönüşümün neticesinde gelişen yönetim biçimi formudur.
Günümüzde uygulanan bu Cumhuriyet yönetimlerine dolaylı temsil yolu ile yönetim de denmektedir. Çünkü tarihte antik şehir kentlerinde ” doğrudan yönetim ” yoluyla da demokratik haklar kullanılabilmiştir. Yani örneğin, antik Atina kentinde halk yöneticilerini doğrudan demokratik oylama yöntemi ile kendisi seçerdi. Günümüz demokrasilerinde bu hak dolaylı olarak yani seçilen milletvekilleri aracılığıyla kullanılmaktadır.
2
CUMHURİYET ÜZERİNE
Cumhuriyet Yönetiminin Özellikleri
-Cumhuriyet yönetimi ulus egemenliğine dayalı, vatandaşların eşitlik ilkesini esas alan hukukun üstünlüğüne dayalı özgürlükçü bir yönetim biçimidir. Cumhuriyet yönetiminin özelliklerini ana başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz:
-Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir. Cumhuriyette, halkın kendi kendini yönetmesi esastır.
-Cumhuriyet yönetimi, hukukun üstünlüğüne dayanır. Herkes Anayasa ile bağlı ve kanunlar önünde eşit haklara sahiptir.
-Halkın, seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçme ve seçilme hakkı Anayasal güvence altına alınmıştır.
-Cumhuriyette, halk seçim yoluyla temsilcisi olan milletvekillerine bir meclis ve bir hükümet kurma yetkisi vermektedir.
-Cumhuriyet yönetiminde egemenliğin kaynağının millet olduğu kabul edilmiştir.
-Cumhuriyet rejimlerinde “kamu yararı ilkesi” ön planda tutulmuştur.
-Cumhuriyet rejiminde asla egemenliğin bir kişiye, bir zümreye, bir sınıfa ya da bir gruba dayanması kabul edilemez.
-Cumhuriyet rejimlerinde vatandaşların temel hak ve özgürlükleri en geniş bir biçimde devletin güvencesi ve teminatı altında bulunmaktadır.
-Cumhuriyet rejimlerinde yargı yetkisi tam bağımsız mahkemeler aracılığıyla kullanılır.
-Günümüzde gelişmiş toplumların ezici çoğunluğunda cumhuriyet, yönetim biçimi olarak kabul edilmiştir.
3
CUMHURİYET ÜZERİNE
NUTUK’TAN SEÇMELER
Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!’
*
Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.’
*
Tam bağımsızlık demek, elbette siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulus ve yurdun gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.’
*
Lozan Barış Antlaşması, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku yapıtıdır!’
*
Saygı değer efendiler, günlerce zamanınızı alan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonunda tarih olmuş bir dönemin öyküsüdür. Bunda ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebildiysem, kendimi mutlu sayacağım.
Burada söylediklerimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayalı ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüz yıllardan beri yaşanan ulusal yıkımların yarattığı bilincin ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum.
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk