Çocukluğumuzun son bakışı son gülüşü

Hangi yaşa gelirsem geleyim en sevdiğim bayram bu bayram!

Bence büyük değil çok büyük bayram bu bayram!

Yücelik mertebesi olarak görünen padişahlıktan, millet iradesi için ilan edilecek Cumhuriyet’in ilk çalışması olan meclisin açılışıdır bu bayram! Demokrasi için eşitlik için şimdilerde hepten kaybolan hak, hukuk, adalet için!

Sıradan görünen çok değerli çocukluk günlerimizin, kısıtlı maddi imkanlar, bolca sevgi ve coğrafyanın zenginliği ile geçmiş 23 Nisan’ları hep çok renkliydi.

Sıcağın sarısı, sonsuz gökyüzünün mavisi, sevginin kırmızısı, pamuk şekerinin pembesi, menekşenin moru, Amik Ovası’nın pamuk beyazı kıyafetlerimiz ve uçmasın diyerek bileğimize bağladığımız balonlar, kolumuza taktığımız hasır sepetlere konan ve sabahın ilk ışıklarıyla dalından koparılan çiçekler, kendi el yapımımız uçurtmalarla caddeleri doldururduk. Kortejin en renklileri olmak, bandomuzun çaldığı ritme uygun adım atmaktı çabamız.

Siyah, gecenin romantik rengi de olsa böylesi günde gelmez aklıma çünkü çocukken giydirmezlerdi. Yas rengidir, çocuklara sadece gülmek yakışır düşüncesiyle.

Papatyaları kendi kendimize taç yapan, salçalı ekmeklerimizi bölüşen, iki bisküvi arasındaki sade lokumumuz bitmesin diye yarım saatte ancak mideye gönderen çocuklar olarak şimdiki imkanlarımızın kıymetini şımarmadan ve de geleceğimiz olan çocuklarımızı şımartmadan kullanmak olsun gayemiz.

Sokakta, bahçede oynarken kesilen parmağımızı, terimizi sildiğimiz tülbent bezinden bir şerit keserek sarar, sararken de şeridin sonunu ortadan ikiye bölüp bağlardık. Şefkatin dibidir oyun arkadaşımızla yaramızı üfledikten sonra sarıp, sarmalamak.

Birbirimizin kilitli hatıra defterine kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için teşekkür edip bir mâni ile bitirdiğimiz ve tamamen kalbi duygularla yazılmış yazılarımız da vardı.

Hızlı ve uzun dönen renkli tahta topaçlarımız, ışığa tuttuğumuzda en parlağından olanı arkadaşımıza hediye ettiğimiz misketlerimiz de vardı.

Antakya’mız da yaz mevsimi çok sıcaktır. Karşılıklı olan kapı ve pencereler, hava biraz esintili olsun, bizim tabirle “cereyan yapsın” diye açılırdı.

Öğle saatinde, bütün Akdeniz şehirlerinde olduğu gibi (siesta saati) dinlenilirdi. Günün en sevdiğim saatiydi. Babamın sürprizi bisiklet, iki kardeşim ve birer tur kullanmak isteyen mahalleli arkadaşlarım da uykuyu tercih ettikleri için sadece bana kalırdı. Halen az uyur, uykunun öğreneceklerimizi, yaşayacaklarımızı azalttığını düşünürüm.

Sokak oyunlarından eve gitme durumunda anneden bir daha izin alınamaz kaygısıyla acıkılmaz, su ise komşu teyzelerden içilirdi. Şimdilerde klimanın sağlığa zararlı konforu, hızlanan hayatın içinde değerlenen zamanın siestayı tanımazlığı var.

23 Nisan’ın uluslararası kutlamaları için Azerbaycan’dan gelen öğrenciler 1996 senesinde Hazal’ımın okulu tarafından ağırlanmıştı. Onların söylemiyle “altı dişi- altı nefer (6 kız öğrenci- 6 erkek öğrenci)” gelmişlerdi. Yaşları 10-12 arası olan ay balam çocuklar! Bizim gibi kız-erkek ayrımı olmadığını düşünen velilere erkek öğrenciler verilmiş, Ağamizen ve Cafer düşmüştü hanemize.

O dönemler Ermenistan’la dağlık Karabağ bölgesi için yapılan savaştan yeni çıkılmış olduğu için ne bulmuşlarsa hediye olarak onu getirmişlerdi koruyucu ailelerine. Halen evimin bir köşesinde tutarım fosforlu kupa bardakları, plastik çiçekleri. Onları anmak adına erik meyvesine “alça”, anneye “ana”, babaya “ata” herhangi güzel bir şeyi görünce “yahşi” deriz tebessümle…

Daha sonra Tan Emre’min okuluna 2014 senesinde Avusturyalı öğrenciler gelmiş ve Tobias konuk olmuştu hanemizde. Pırıl pırıl ela gözleri, Avrupai havası ve el yapımı hediyeleriyle.

Demem şu ki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Mustafa Kemal Atatürk’ün ileriyi gören fikirlerinden “çocuklar geleceğimizdir” maddesi, önce bizlerin sonra çocuklarımızın coşkusu oldu. Olmaya da devam edecek!

Çağ dışı, örümcek ağlı söylemlerden bıktığımız ve gelecekten şimdiki zamana ışınlandığımızı hissettiğimiz bu dönemde bari bugün özlediğimiz söylemleri duyalım!

Covıd-19 nedeniyle iki bahardır ertelediğimiz papatya fallarını seviyora çıkana kadar yapalım bu bahar.

Bu bahar başka bahar.

Bu bahar da bahar var.

Çocukluğumuzun o son bakışı o son gülüşü o son coşkusu dolsun içimize!

Bayramımız kutlu olsun!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir