Dünya Çocuk Kitapları Haftası, İzmir İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğü tarafından bir dizi etkinlikle kutlandı. İzmir ve ilçelerinde yapılan etkinliklere yazarlar söyleşi ve imza günlerine katılarak destek verdiler. Ben de Bergama İl Halk Kütüphanesi’nin konuğu olarak ilçeye davet edildim. Bergama kaymakamlığı toplantı salonunda yüzlerce öğrenci ile buluşup kitabın, okumanın önemi hakkında söyleşi yaptım. Konuşmamda, Bergama geçmişte en büyük kütüphaneye sahip bir uygarlığı bünyesinde barındırmıştır. Buna layık olmak zorundayız. Kitaba, okumaya daha çok değer vermek gerekiyor. Bunun için de iletişim araçlarını kullanırken ölçülü olmalıyız. Bir Japon vatandaşı yılda yirmi altı kitap okurken, bizler toplum olarak yılda altı kişi bir kitap okumaktadır. Bu ayıptan bir an önce kurtulma zamanı geldi de geçiyor, bol bol kitap okumalıyız, diye konuştum. Söyleşiye Bergama İl Halk Kütüphanesi görevlisi Hüseyin Ayyıldız ve İzmir İl Halk Kütüphanesi Müdürü Talat Aydilek katılıp hafta üzerine görüşlerini paylaştılar.
Her ilçede olan halk kütüphanelerinin bir işlevi olmalı. Talat Aydilek bunun ayrımında. Her kütüphane haftasında, Talat bey, bizlere rica eder, bizler severek gideriz sevgili müdürümüzle. Geçen yıl Torbalı’ya gitmiştim. Orada da öğrencilerle söyleşmiş, kitap sevgisini işlemiştim. Bu yıl Bergama’ya gitmek benim de ilgimi çekti. Bir ilçe Halk Kütüphanesi düşünün yoktan var edilmiş. Kütüphane görevlisi Hüseyin Ayyıldız, büyük bir mücadeleye girişmiş. Çocuklara kitabı sevdirmek için elinden geleni yapıyor. İşini seven insanlar gerekli bu topluma. İşini sevmeyen kişinin ne kendine ne de topluma katkısı olur.
Kaymakamlığın toplantı salonundaki toplantıya isteyerek gelmişti öğrenciler. Onları sıkmadan bir şeyler anlattım. Ben onların soru sormasını bekliyorum. Sorular bölümünde özgün sorular geldi. Çoğu çocuğun kitaba özlemi yatıyordu sordukları sorularda. Biraz şaka, biraz ciddi yanıtladım. Çocuklar unutmayacakları bir gün yaşadılar. Ben de mutlu olmuştum. Sembolik olarak götürdüğüm kitapları bazı öğrencilere ve okula imzaladım. Birlikte fotoğraflar çektirdik. Yağmur beklentili bir hava hüküm sürüyordu Bergama’da. Kapalı bir hava, yağmur yağdım, yağacağım, diyordu. Yollar gece boyu yağan yağmur nedeniyle ıslaktı.
Talat Bey, bir şeyler yiyelim, diye bizleri belediyenin bir parkına götürdü. Parkın içinde bir lokanta da vardı. İçeride İzmir eski Vali Yardımcısı Mustafa Tamer’le karşılaştık. Milli Eğitimde çalıştığımız için tanışıyorduk. Mustafa Bey, sanata düşkün biriydi. Etkinliklerde de karşılaşırdık. Birkaç cümle konuştuk.
Yörenin ünlü köftesi varmış. Yoğurt, tulum peyniriyle donattılar masamızı. Yemekte bile konumuz kitaptı. Talat Aydilek, yeni projeler yapmalıyız, diyordu. Öğrencileri, çocukları kitaba yönlendirmenin yolu vardı kuşkusuz. İşte onları bulmaktı önemli olan. Hem yemeğimizi yiyor,hem de fikir jimnastiği yapıyorduk. Yeni projeler, ilginç öneriler döküldü masaya. İlçe Kütüphanesi görevlisi Hüseyin Ayyıldız da yapıcı öneriler sunuyordu. Gerçekten ilginç düşünceler döküldü masaya.
Yemeğimizi yemiştik. Yolumuz vardı en az iki saatlik. Yola koyulduk. Doğada kışa hazırlık vardı. Aylardan Kasım, kışa merhaba diyeceğimiz günlerdi. Doğanın canlılığı yitmişti. Puslu, sisli bir hava egemendi doğada. Ağaçlar kış uykusuna yatacaklardı. Yaprakları dökülmüştü. Kuşlar gelmişlerdi, gidenler de gitmişti. Yağmur damlaları tek tek düşüyordu arabanın camına. Doğayı izleyerek İzmir’e vardık. Talat Bey, hocam, buyurun birer çay içelim, dedi. Kıramadım, İzmir İl halk Kütüphanesi’nden içeri girdik. Tamirat sürüyordu. Okuyucuya daha uygun bir ortam sağlamalıyız, diyordu Talat Aydilek. Haklıydı Talat Bey. Önce rahat bir ortam sağlanmalıydı. İçerideki kitap kokusu çoğu şeye değişilmezdi…
Birer çay içtik. Sonra Kemeraltı’na doğru yürümeye başladım. Büyük mağazaların LCD ekranlı televizyonlarına ilgi çoktu. Dizüstü bilgisayarlar, cep telefonları satan mağazalar ağzına dek doluydu. Hafta Dünya Çocuk Kitapları haftasıydı. Bunun için Bergama’ya gitmiştik…