Posta teşkilatının hızlılığı üzerine birçok fıkra ve anı vardır. Çoğu mizahla örülmüş fıkralar gerçeğin de belgesidir. Konak’tan Karşıyaka’ya postaya verilen bir mektup on günde gelebiliyor. Oysa iki ilçe arası yarım saattir. Deniz yoluyla on beş dakikadır. İşte fıkra gibi bir olay. Kendim yaşadığım için biliyorum…
12 Haziran’da okuldan döndüm. Bartın Belediyesinden bir mektup vardı. Hemen açtım. 24. Bartın Kültür Sanat ve Turizm Festivali davetiyesiydi. 9- 11 Haziran tarihini görünce içimde bir burukluk oluştu. 4 Haziran’da postaya verilen davetiye 8- 9 günde ancak gelebilmişti. Davetiyede iki güzel isim: Belediye Başkanı M. Rıza Yalçınkaya, Bartın Valisi İsa Küçük.
Dolu dolu geçmiş bir festival. Hafta sonuna gelmesi benim için de bir şanstı. Önceden haberim olsaydı kesinlikle gelirdim. Bir dahakine diyelim…
İyi ki Bartın Ekspres gazetesi var. Kentteki tüm olaylardan haberim oluyor. Belediye Başkanımız Rıza Yalçınkaya’nın haberlerini okuyorum. İçim aydınlanıyor. Sayın Valimiz İsa Küçük’ün şirin bir kente büyük bir hareket ve enerji getirdiğini ben İzmir’den anlayabiliyor, görebiliyorum. Ne mutlu Bartın’a ve Bartınlılara…
Turizm için kolları sıvamış Sayın İsa Küçük. 19. 4. 2006 tarihli Bartın Ekspres gazetesinde okumuştum. “ Bartın turizminin gelişmesi için simitçiden ayakkabı boyacısına, esnaftan pazarcısına kadar herkese iş düşüyor. Herkes turizmin içinde olmalıdır.” Sayın Valimizin mesajının özü buydu.
Mayıs ayında Marmaris Turizm Fuarına davetliydik. Akşamleyin Marmarisli dostlarla toplandık bir aradayız. Konu döndü dolaştı Sayın İsa Küçük’e geldi. Bir söz epey ilgimi çekti. Marmaris’teki gelişmeler için, “ Marmaris’i şöyle değerlendirebiliriz. Sayın İsa Küçük’ten önce ve sonrası, diye ayırmalıyız.” Yargısı çok hoşuma gitmişti. İlçede turizm projelerine, ilçenin gelişmesine unutulmaz imzalar atan kaymakamlarını unutamıyorlar. Bir kent yöneticisi için bundan güzel, bundan daha onur verici ne olabilir ki…
Kolejde çalıştığım yıllarda okul kurucumuz ve genel müdürümüz idareci olmam için diretirlerdi. Ben istemezdim. Sınıftaki havayı hiçbir şeye değişmezdim. Kurucumuz Sayın Bahattin Tatiş, “ Ülkemizde her şey yetişiyor. Yönetici açısından zorluk çekiyoruz. Eğitimde böyle olduktan sonra, gerisini varın siz düşünün.” derdi.
Az da olsa o yöneticiler çıkıyor ve destanlar yaratıyorlar. Ne mutlu o yöneticilere ve yöneticisi oldukları kentin insanlarına…
Aradan üç yıl geçti. Şimdi bile o günleri anmadan edemiyorum. Çok özlem duyarsam o günlerin fotoğrafları imdadıma yetişiyor. Her karesinde dakikalarca zaman geçiriyorum. Bazen bir karede takılıp kalıyorum. Kendimi gözden geçiriyorum, üç yıl bizlerden neler almış götürmüş, diye. Cemil Eren çıkıyor karşıma, sevecen yüzüyle. Yanında getirdiği ekip elemanları. Bir gece Taşkın Balta’nın yerinde ne güzel gece yaşamıştık, diyorum. Buna duvarlar tanık olmuştu. Güzelcehisar’a gitmiştik hep birlikte. Taşkın, milli takımımızın formasıyla gelmişti. Bilmem kaç bin yıllık fosil kayalar tanık olmuştu coşkumuza. Ne güzeldi o günler demeden edemiyoruz. Sevgiyle anıyoruz o günleri. Bazen keşke demeden edemiyoruz…
Mevsim kışa gebe, durum onu gösteriyor. O günlerin sıcaklığı, anılarıyla sıcacık günler geçirmek var. Bayramın dördüncü günü, koca kentte ziyaretimize abla, kardeş dışında kimse gelmeyince biraz hüznün yumağını mı ördüm ne…
İnsan ne olursa olsun, aranmayı, sorulmayı bekliyor. Sıcacık bir merhabanın tadı anlatılabilir mi, hayır, ancak yaşanır…