Beton yığınları arasına sıkışan büyük kent insanının imdadına parklar yetişiyor. Bir tutam yeşili, ağacı, çiçeği, böceği, kuşu parklarda görmenin mutluluğu hiçbir şeye değişilmiyor. Büyük Şehir Belediyesi olsun, ilçe belediyeler boş buldukları alanlara park, çocuk bahçesi yapmayı ihmal etmiyorlar. Parklar bir yandan güzelliğin, kentin makyajının ölçüsü olsa da, bazı bazı istenmeyen olayların da yatağı oluyorlar. Bazen basından okuyup, televizyondan izliyoruz. Parkları meyhaneye çevirenler de çıkmıyor değil. İşte o zaman böyle olacaksa park da istemiyoruz, bahçe de deyiveriyor insanlar.
Parkın güzelleşmesi oraya bakana bağlı. İşte o parklardan biri de Karşıyaka’daki Tahsin Bor Parkı. Hani bal dök yala derler ya, işte öyle bir yer. Orada çalışan, çalışmayı çok seven birisi var: Özcan Mete. Sabahın sekizinde başlayan koşturmaca akşamın altısına dek sürüyor. Çiçeklerle tek tek ilgileniyor. Her gün ağaçlar, çiçekler düzenli olarak sulanıyor. Otların arası pirincin taşını ayıklar gibi ayıklanıyor. Hangi meslek olursa olsun, işimi severek yaptım, diyor. On yıldan fazla İzmir’in ünlü Sevil Mağazalarında çalışmış. Sonra organize sanayide beş yıl tekstil piyasasında alım satım müdürü olarak çalışmış. Kriz patlak verince işsiz kalıp park ve bahçeler müdürlüğünde işe girmiş, iki evladını okutmuş. Yaşam mücadelesine kaldığı yerden devam ediyor. Alnımın teriyle, çalışarak çabalayarak ne iş olsa yaparım, diyen bileğine ve emeğine güvenen bir güzel insan.
Mahalle insanıyla da iyi anlaşıyor. Onların da her türlü yardımına koşuyor. Bir yıla yakın süredir parkı kendine mesken eden Ali’ye bile yardımcı olmak için yanıp tutuşuyor. Belediyeye, muhtara bildiriyor. Dışarıda yatmakla olmaz. Ali bir türlü yanaşmıyor kapalı mekana. Mahallelinin yardımıyla yatıp kalkıyor parktan. Yazın en sıcak günlerinde parkı güzelleştiren Özcan Mete, kışın en soğuk günlerini yaşadığımız bu günlerde, çalışıyor çabalıyor, parkı güzelleştiriyor. Eve gidince, Ali’yi düşünüyorum, soğuk havada ne yapar, diye, konuşuyor. Çalışkan, dürüst insanların bulundukları çevreyi güzelleştirdiklerinin somut bir örneği Özcan Mete. Kolay gelsin çalışkan insan…
Leonardo da Vinci, sevgi bilgiden doğar, derken sonsuzluğa bir mesaj yollamış. Hangi çağda olursak olalım, bu özdeyiş geçerliliğini koruyacak. Bir işte bilgi olmazsa sevgi de olmaz. Hangi meslek olursa olsun, geçerli bir özdeyiş değil mi? Kasabın, mesleği hakkında bilgisi varsa sevgisi de vardır mesleğine. Kasap dükkanını bir tablo gibi donatır. Camekanı9na bakınca etler yetmez otlarla da süsler, bir güzellik demeti çıkarır ortaya.
Manavlar da aynısı değil mi? Öyle hoş süsler ki tezgahını, en ünlü ressamın natürmort resmi kaç para eder onun yanında. Bakarken içiniz açılır. Şuradan bir kilogram elma alsam acaba tezgahın süsü bozulur mu, diye düşünürsünüz. Bakkalı da berberi de aynıdır. Bilgi olanın sevgisi de ilgisi de olur. Bu kaçınılmazdır. Sevgili Özcan Mete’yi çalışırken izlerken bunlar geldi aklıma. Önünden günde bilmem kaç kez geçtiğim parkın bu özverili çalışanı, işini nasıl da seviyor bir bilseniz, bir görseniz. Çevrenizde kesinlikle böyle insanlar vardır. Onlar kendilerini hemen belli ederler. Saygı duyulacak, eli öpülecek insandır onlar.
Her sabah Buca’dan kalkıp Karşıyaka’ya gelmek, akşamları aynı yolu geri dönmek, sabır işinden çok sevgi işi değil de nedir? O yol ki bazen bir saati aşar, hele trafik biraz sıkışmış, biraz yağmur yağmışsa, varın siz gerisini düşünün. Hakkıyla çalışan insanlara selam olsun…