HABER MERKEZİ
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası yazılı bir açıklama yaparak “17 Ağustos 1999 6 Şubat 2023’e Uzanan 24 Yılda Doğa Kaynaklı Afetler Ülkemizde Yaralar Açmaya Devam Ediyor” başlığıyla dikkat çeken cümlelerin altına imza attı.
Yazılı açıklamada; “Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerle mücadele için milat olduğu varsayılan 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 24 yıl geçti. Bu süreç içerisinde doğa kaynaklı afetler karşısındaki toplumsal, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknik altyapımızda iyileşme bir yana kırılganlıkların katlanarak arttığını 6 Şubat 2023‘de Kahramanmaraş depremleri açıkça gösterdi. Resmi açıklamalara göre 51.000’ni aşkın vatandaşımızın yaşamını yitirmesi, 100.000’ni aşkın vatandaşımızın yaralanması, 310.000 bina ile çok sayıda baraj, köprü, yol, demiryolu, liman, enerji tesisleri ile altyapının uğradığı ağır hasar, getirildiği savunulan çözümlerin afet risklerini azaltmadığını, sadece “yara sarma” amacına hizmet ettiğini bir kez daha bizlere göstermiştir.
AKP iktidarı 20 yılı aşkın süredir ülkemizi doğa kaynaklı afetlere hazır hale getirip, risklerini azaltmak yerine “imar afları, kentsel dönüşüm yerine rantsal dönüşümü esas alan uygulamalar, fay zonlarının üstü, sıvılaşma, heyelan, kaya düşmesi, çığ ve taşkın tehlikesi yüksek jeolojik sakıncalı alanları imara açmak” gibi uygulamalarla, afet risklerini daha da arttırmıştır.
Doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa ve teknoloji kaynaklı afet risklerine karşı “ etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu” yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız. Bu yolda bizlere ışık tutacağına inandığımız bazı önerilerimizi kamuoyu ile bir kez daha paylaşmak istiyoruz” dedi ve 10 madde sıraladı.
Açıklamanın son bölümünde ise sonuç paragrafı yer aldı, sonuç bölümünde ise “Sonuç olarak 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin üzerinden geçen 24 yıla rağmen doğa kaynaklı afetler karşısında toplumsal, sosyal, ekonomik ve teknik altyapısı güçlü, olası afetler karşısında dirençli bir toplum olmaktan epeyce uzakta olduğumuz gerçeği görülmeli ve daha fazla zaman kaybetmeden yara sarma politikalarına yerine zarar azaltmayı önceleyen politikalar hayata geçilmelidir” dendi.