HABER MERKEZİ
Belen Tarihi; Belen, dünya tarihinde ilk defa Osmanlı İmparatorluğu döneminde iskana açılmıştır. Sultan Selim Han 1516 yılında Mercidabık Zaferi ve Kilis ovasında Mısır Memluklarının bozgunu öncesinde ilk defa Belen geçidini bir kurmay gözüyle inceledi. Anadolu’nun Kuzey Suriye’ye açılan en uygun geçit olduğunu tespit etti. Amanosların iki bin metre yüksekliğinde 150 kilometre boyunca bir duvar gibi devam eden sarp coğrafyasının, yalnız Belen geçidinde 600-700 metreye kadar alçaldığı geçidin, aynı zamanda askerî açıdan, ülke güvenliği açısından stratejik önemi vardır. Padişah bölgeye en kısa zamanda bir derbend oluşturulması talimatını verdi. Ancak, ömrü vefa etmedi.
Kanuni Sultan Süleyman, babasının projesini hayata geçirdi. 1535 yılında Bağdat seferinden dönen padişah İstanbul’a doğru giderken Belen Boğazından geçmiş, buranın askeri önemini bir kere daha müşahede edip, geçide bir derbend kurulmasını emretmiş. Aynı yıl Derbend teşkiline başlandı. Arazinin çok engebeli ve yokuş oluşu sebebiyle, Türkmen şivesince buraya Belen adı verilmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman, Kayseri,nin Develi İlçesinden seçme Oğuzlu 65 Yörük ailesini getirerek ilk mecburi iskan devlet eliyle gerçekleştirdi. İskanla birlikte, yaşanan yüzyılların dört yıldızlı otellerin işlevini gören Kervansaray (Han) inşa edildi. Hemen karşısına cami, hamam ve aynı sırada elli adet dükkân yapıldı.
Bugün hala cami, hamam ve dükkanlar Belen halkının hizmetindeyken, tarihi kervansarayın tavanı çökmüş olup, avlusu kısmen yaz aylarında çayhane olarak kullanılmaktadır. (Komple tadilata girmiş olup 2005’te hizmete girmiştir) Kanuni Sultan Süleyman’ın bugün Hatay halkına nazende bir armağan olan külliyesi bakımsız haliyle bile oryantal estetiği ve sağlamlığıyla muhteşem tarihimizin ve kültürel zenginliklerimizin bütün güzelliklerini günümüze kadar ulaştırabilmiştir.
Dünya tarihinde ilk defa Belen’in yerleşim birimi olarak ortaya çıkması Kanuni Sultan Süleyman devrinde olmuştur. Bu dönemden önce şu anki Belen’in bulunduğu coğrafyada bir yerleşim birimi olduğu kaynaklarda mevcut değildir. Kanuni Sultan Süleyman devrinden önce ki kaynaklarda, Belen’den çok şu an Belen’e bağlı ve Belen’e uzaklığı yaklaşık 23 km ve güney batısında bulunan Bakras ve şu an harabe bir şekilde olan Bakras kalesinden söz edilmektedir. Bakras mevkii ve Bakras kalesi eski dönemlerde çevresindeki bölgelerin korunması açısından önem arz ettiği için tarihte birçok medeniyet bu kaleye sahip olmuştur ve Bakras kalesi tarihte birçok medeniyete hizmet vermiştir.
Kanuni Sultan Süleyman devrinden önce bir yerleşim biriminden ziyade geçit niteliğinde bir bölge olan Belen’in ve Bakras’ın eski tarihi hakkında bilgiler vilayet salnamelerinde mevcuttur. Vilayet salnamelerinde geçen bilgilerde bu bölgenin Arap tarihinde mühim rol oynadığı ve Bakras mevkiinin Emeviler döneminde gayet bayındır bir bölge ve stratejik önemi olduğu geçmektedir.
Belen, yerleşim birimi olarak kurulumundan evvel geçit bölgesi olduğu için Hac yolu olarak kullanıldığı kaynaklarda açıklanmaktadır. Ayrıca Belen geçidi Osmanlı Devleti zamanında Surre Alaylarının geçtiği güzergâh üzerindedir. İstanbul Kartal’dan hareket eden Surre alayı Adana- Misis, Kurtkulağı Payas, Belen, Antakya üzerinden Halep vilayetine geçmekteydi. Adana ile Antakya arasında yol boyunca Surre Alayının güvenliğinden de Payas sancak beyi sorumluydu.
Tarihi süreç içerisinde birçok olaya tanıklık eden Belen’in bir yerleşim birimi olarak kurulmasını düşünen ve proje eden Yavuz Sultan Selim’dir. Yavuz Sultan Selim Çaldıran savaşına giderken bu bölgeden geçmiş, bir kumandan gözüyle bölgeyi incelemiş ve stratejik önemi nedeniyle bu bölgeye bir derbent (dar geçit) oluşturulması emrini vermiştir.
Belen’in ilk kuruluşu derbent şeklinde olup Kanuni Sultan Süleyman devrinde gerçekleşmiştir. Kanuni Sultan Süleyman buradan geçerken Belen’e birer cami, han hamam ve kervansaray yapılmasını emretmiş ve buraya ailelerin yerleştirilerek bölgenin derbent şeklinde teşekkülünü emretmiştir. Bir süre sonra da Belen mevkiine 250 derbentçi yerleştirilerek Belen derbent şeklinde kurulmuş ismine de Derbend-i Cebei-i Bakras maa İskenderun denilmiştir.