“Bacaksız Okulda “ ve “Bacaksız Paralı Atlet” adlı kitaplarda Rıfat Ilgaz, eğitim konusunu işler. Çünkü yıllardır kanayan bir yaradır eğitim. Yaz-boz tahtasına çevrilen eğitim, sorunlarımızı çözeceğine yumak haline getirmektedir. Cumhuriyet kurulduktan sonra kısa sürede okur-yazar oranında büyük artışlar sağlanmıştır. Bu oranın %2’den %50-60’lara çıkarılması, eğitim alanında bir devrimdir. Köy enstitülerinin açılışı, öğretmen okullarının artan işleviyle toplum eğitilmeye başlanmıştır. Çok partili düzene geçilince ilk yapılan iş köy enstitülerinin kapatılması olmuştur. Dışarıdan alınan eğitim programlarıyla arap saçına dönen eğitim iflas edecek noktaya gelmiştir. Öğrenci bir müşteri gibi görülmektedir artık. Eğitimde özelleştirme büyük bir hız kazanmış, eğitim-öğretim kurumlarındaki yozlaşma, öğretmen yetiştiren kurumları da etkilemiştir. Bir eğitimci olan Rıfat Ilgaz olacakları çok önceden görmüştür. Bugün okullara katkı payı vermek zorunludur. Para verirsen eğitim alırsın. Olmazsa yakıtın da olmaz, okulun badanası da yapılmaz ve her yer pislik içinde yüzer. Hele bomboş yetiştirilen eğitimcilere ne demeli?
“Bacaksız Okulda” adlı kitapta gözler önüne serilen gerçeklere acı acı gülerken çoğu kez de hüzne boğuldum. Haydar Aybekler gibi öğretmenler çok uzağımızda değil. Bacaksız’la iletişim kurmadan onun yaramaz biri olduğuna karar verebiliyor. Bacaksız’ı gözü tutmuyor. Sürekli uyarıyor. Haydar Aybekler’i okurken, öte yanda da Rıfat Ilgaz’ın “Çocuklarım” şiirinin dizeleri belleğime geldi oturdu. Birbiriyle çelişen iki görüş… Çocuğa sevgiyle bakan Rıfat Ilgaz, karşısında da çocuğu öcü gibi gören Haydar Aybekler. Bu kitabın içine zembille inmedi Haydar Aybekler. Rıfat Ilgaz’ın öğretmenlik yaptığı yıllarda böyle biri vardı belki de. Günümüzde olduğu gibi. Aynı kitabın 15. sayfasında Bacaksız’ın sol elle yazmasını yasaklaması ve bunu bir terslik olarak görmesi de ilgi çekicidir: “Her şeyin ters senin! Var mı senden başka bu sınıfta ters elle çizgi çeken! Geçir kalemi sağ eline! Ters adam!”
Kalemi sol elden sağ ele geçirmesi için çoğu kez cetvel bile kullanıyor Haydar Aybekler. Geçmiş yıllarda, sol elle yazanlara ailelerden tepki geliyordu toplumda, bu anlayış şimdi bile sürmekte. 15. sayfada Bacaksız Bahri anlamıyor bunu: “Sağ el ters olmuyordu da, sol el ters oluyordu. Sol ayakla topa vurmak, sol gözle bakmak, sol kulakla dinlemek niye yasak değildi?” 18. sayfada öğretmen eziyete başlamıştır, sağ elini kullanacaksın diye. Bacaksız sol eliyle tahtayı silmeye bile korkar.
“Bacaksız Okulda”nın 25. sayfasında, “Öğretmenler kendini yenilemeli,” gerçeğinin altı çiziliyor. “Bilgisinin üstüne yeni bilgiler koymayan öğretmenler yaşlanır, çağdışı oluverirdi bir gün. Oysa öğretmenin iyisi hiç yaşlanmazdı.”
Sağ el eziyeti, resim dersinde de vardır. Atı, Bacaksız’dan daha iyi bilen çıkmaz sınıfta. At resmi, öğrencilerin hayal gücüne göre değil de, öğretmenin kaba kuvvetine göre yapılır. Atın ayağını kaldırmasına, torba takılışına, yediği yeme bile karışır öğretmen. Bu nitelikteki kişilerin gardiyan mı, öğretmen mi olduklarına karar vermekte zorlanır okuyucu. Gerçi Bacaksız öğretmenine de yapacağını yapar, kendisine “Bacaksız” diyen öğretmeni ayıplar. “Bana Bacaksız dedin. Ayıp, çok ayıp.” der. (agy. s:36)
Bacaksız epey ustadır. “Paralı Atlet”te sonradan görme velilere, onları gelir kapısı gören müdürlere, rastgele eğitimci olanlara çok şeyler anlatılır. Okusunlar diyeceğim ama acaba anlayabilecekler mi anlatılanları…