Anlatsan da Maalesef Anlamazlar!

Erdemli, tecrübeli olana denir.

Normal bir insan, yaşadığı kötü tecrübelerden öğrenen ve aynı hataları yapmayan…

Akıllı bir insan, başkalarının yaşadıklarından da örnek alarak, öğrenir ve böylelikle, kendisini acı tecrübelerden uzak tutar!

“Angut”, kendisinin yaşadığı ve insanoğlunun bunca yaşadığı acı tecrübelere rağmen, bir şey öğrenmeyen…

Geçirdiğimiz binlerce yıllık tarihi bir kenara bırakın, insanoğlunun, hayatın acı tecrübelerinden hala öğrenmemesi, hiç de şaşırtıcı değil!

Doğanın bizleri yaratışı açısından, bir bakalım… Bugün, insanoğlunun %99’u, görüldüğü üzere, insanoğluna hiçbir katkıda bulunmamaktadır. Yani, sadece çalışmaya çabalayarak, geçimini sağlıyor. İnsanoğlunun diğer %1’i ise onları idare ediyor, sömürüyor ve onların üzerinden, iyi bir hayat yaşıyor.

Elbette %99’u, doğanın “beceriksiz” olarak yaratması, kimsenin suçu değil! Ne de olsa, basit bir insan, ne istiyor ki hayatında?  “Mutlu ve dertsiz olayım, bana yeter. Huzurumuz olsun, keyfimiz kaçmasın” modunda yaşıyor. Elbette, bu mantıkla yaşayan bir insandan, hiçbir şey olmayacağı barizdir ama dediğim gibi, bu onların suçu değil, zira, doğadan yaratılışları böyle…

Zaten dünya protestolarında da pankartlarda, “Dünyayı %1 yönetiyor” diye yazarak geziyorlar. Yani, içgüdüsel olarak, kendilerinin idare edildiğini biliyorlar, hayatları kötüye gittiği zaman da protesto ediyorlar. O kadar! Yani, o kitle, hiçbir şekilde, hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini, aklı ile değil ama içgüdüsel olarak, adeta bir hayvan gibi biliyor! Yani, akıldan mahrum!

Halkın çoğu bu halde iken, sizce insanoğlunu nasıl bir gelişim bekliyor?

Elbette, acılar ile gelişim! Çünkü, kitlelere anlata anlata anlatamazsın ve hayatın acı ve iğrenç tecrübeleri ile öğrenerek yaşarlar. Ta ki, o kadar çok ıstırap çeker ki, yine içgüdüsel olarak, “yeter” diyerek, sağa sola kaçışır. Bir savaş daha geçer, bir kıtlık daha, bir pandemi daha vs. vs… Ta ki, çenesini kapayıp, bir köşeye sinene kadar…

Peki, ne yapılması gerek? Yılmadan, halka anlatmak gerek.

Tüm kötü talihimizin ve ıstıraplarımızın tek bir sebebi var: “İnsan ile insan arasındaki, kötü olan egoist ilişkinin düzeltilmemesi.” Zira herkes, diğerinin iyiliği ile kendi iyiliğinin, birbirine bağlı ve bağımlı olduğunu öğrenirse, o zaman değişebiliriz.” Ama anlata anlata anlamıyorlarsa, neden yılmadan anlatmak lazım?

Çünkü, ıstırap çeke çeke, insan, ıstırabın tahammül edilemeyen noktasına gelir ve ıstırabına çözüm ister ve kulakları hassaslaşır ve anlatılanı duymaya başlar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir