Hiç bir kuş kanatlarını gölgeye değdirip gelip yalnızlığımıza serinlik taşımayacak.Bir gül varoluşsal ihtiyaçları dışında bizim ona yüklediğimiz anlama dışında ,habersiz hayatını sürdürecek. Gülistan bizim sonsuz anlam dünyamızın gerçekliği olacak.
Yüksek bir yerden boşluğa bakan bir şair anlam veremediği içsel hiçliği ve ürküntüyü aşmak için “boşluğa “anlamlar yükleyerek ,o anlam ilişkisi üzerinden yaşama olan bağlılığını güçlendirecek. Her anlam dünyası geniş kitlelerde karşılık bulduğunda ölümsüzlük otunu iktidar koltuğunda keyiflice yiyecek.
Bulut gelip su dolu bardağın yüzünde gülüşünü seyretmeyecek. Ay bize sevgili olmayacak sessizlik gelip içimizi kuşattığında.Sonsuz boşluğun sesinin ölümün ürkütücü çağrışımlarından kurtulmak için yazar -şair yeniden metaforlarla yeni bir dinsel anlam yükleyerek kendi korkusunu telafi etmek için sözcüklere sonsuza kadar kalışın anlam dünyasını yükleyecek.
Gök gürleyecek ve yağmur akacak bizden bağımsız olarak ve biz gökkuşağına sevgilinin gözlerinin uçurum sessizliğini yükleyerek kurtulacağız cehennem dolu yalnızlıktan. Ve metaforlar insanın ruh topografyasının tarifsiz aldatma külliyatı .Kutsal anlam yükleyiciler kendi iktidarlarının keyfini sürdürürken hakikati çarpıtılmış kitleler açlığın ve sefilliğin kudretiyle bağlılık yeminleri edecek.Ne kadar anlam o kadar karmaşa üretilecek zihinlerde.Ne şafak gelip yüreğimizi okşayarak ne de baharda cemreler kalbimize ateş düşürecek.Hakikat odur ki soyutladığımız her şey yarattığımız anlam kargaşası dışında bir şeyin karşılığı olmayacak.Kurgularımız iç siyaset gibi sadece bizi cehenneme alıştırmak için katlanmamız için uydurulan şeyler olarak kalacaklar. Biz onların sahici olduğuna inandıkça aldanacağız.
Varoluşsal korkularımızı gizlemek ve egoların sahte arzularınından kaynaklı üretilen her şey bizi daha aldatıcı gerçekliklerin dünyasına hapsedecek. Her anlam gerçekliği bizim için yeni totemler olacak.
Ah sevgili seni sonsuza kadar da sevmem yalan ,gerçek olan şu ki kurgularda sonsuza kadar yasayamaz. Kurgular bizim gerçekliğimiz haline geldiği andan itibaren evrenle olan hakikatimizi yitiriyoruz.Bağımlı ilişkilerimize yüklediğimiz anlam çoklukları sistemin beslenmesi için felaket oluşturuyoruz.İki kişilik veya toplumsal kurgu ne kadar çok anlam ifade ediyorsa zaman içinde o kadar anlam yitimine neden oluyor. Bir karıncaya bu kadar anlama yükleyen akıl insanın aklını esir kılmıştır. Yüce değerler uğruna akıp giden hayatların o ezilmiş ruh halini onarmak için yüklediğimiz onca metaforik anlam, kutsal göndermeler ve huşu içinde ki bağlılığımızı güçlendirmek için.
Kendimizi köle ruhlar haline getirebiliyoruz yeni kutsallıklar üreterek.Örtünmek için ürettiğimiz bir bezin; boyanarak simge haline geldiği bir dünyada kendi bencil genlerimizin iktidarını oluşturmak için ona yüklediğimiz onur ve şeref metaforları ne kadar kan dökücü olabiliyor. Evrimsel varoluşumuza yüklenen köktenci ve özcü bakışlar toplu öldürmelerin metamorfozuna dönüş bilmektedir.O sahte üstünlüğünüz ,yeryüzüne inen, egemen kılınan anlam dünyası nasıl bir felaket olabiliyor başkaları için.Ne kadar anlam o kadar bağlılık ve saptırma geliştiriyor ve herkesi kurbanlarımız haline getirebiliyoruz.
İnsan aklının en büyük hilesi bu olmalı ..